TarihSayfası tarihsayfasi.com



Yâkub Aleyhisselâm

Yâkub Aleyhisselâmın Soyu Ve İsimleri:

Yâkub b. İshak, b. İbrahim Aleyhisselâmlardır.[1] Yâkub Aleyhisselâmın Annesi: Refaka´dır. [2]

Yâkub Aleyhisselâmın, kardeşi Ays ile ikiz olarak doğarken, elini, Aysın ökçe­sinden tutmuş olduğu halde, arkasından doğduğu için, Yâkub diye anıldığı[3] ve kardeşi Ays, tarafından öldürülmek korkusuyla, Dayısının yanına gitmek üzere, gündüzleri saklanıp geceleri yürüdüğü için de, kendisine İsrail adı verildiği riva­yet edilir. [4]

Yâkub Aleyhisselâmın Şekil Ve Şemaili:

Yâkub Aleyhisselâm: kılsız vücutlu[5], zayıf yapılı, ağır başlı, vakarlı, uzun boy-lu[6], güzel yüzlü idi. Kardeşi Ays´dan daha güzel konuşurdu.[7]

İshak Aleyhisselâmın Yâkub Aleyhisselâma Tebşir Ve Tavsiyeleri:

İshak Aleyhisselâm; oğlu Yâkub Aleyhisselâma:

"Allah, seni, Peygamber yapacak, oğullarının soyundan Peygamberler çıka­racak, sende hayır ve bereket vücuda getirecektir!" dedi. [8]

Ken´anlılardan hiç bir kadınla evlenmemesini, Feddan´da oturan Dayısı Leban´ın yanına gitmesini[9], onun kızları ile evlenmesini emir ve tavsiye etmişti.[10]

Zâten Annesi de, dayısının yanına gitmesini tavsiye etmişti.[11]

Bunun üzerine, Yâkub Aleyhisselâm, Feddan´a doğru yönelip gitti.

Yolun bazı kesiminde, gece karanlığı çökünce, bir taşı, yastık yaparak yatıp geceledi.

Uyurken rü´yâsında: başucunda, gök kapılarından bir kapıya doğru bir merdi­ven kurulduğunu, ve Meleklerin, ondan indiğini ve onun içinde göğe çıktığını gördü.

Yüce Allah, ona:

"Muhakkak, Allah, ben´im. Ben´den başka hiç bir ilâh yoktur.

Ben, senin İlâh´ın´ım ve Atalarının da, İlâh´ıyım!

Şüphesiz ki: seni ve senin zürriyetini ve senden sonrakileri bu Arz-ı mukad-des´e, vâris kıldım.

Orayı, sana ve onlara mübarek kıldım.

Kitabı, Hikmeti ve Peygamberliği de, sizlere nasib kıldım.

Sonra, ben, senin yanındayım ve seni, o mekâna erişinceye kadar koruyacağım.

Orada, içinde, senin ve zürriyetinin bana ibadet edeceğiniz bir Beyt de, yap ki, o, Beytülmakdis´dir." diye Vahy etti.[12]

Yâkub Aleyhisselâm; önce, Dayısı Leban´ın büyük kızı Leyya ile, sonradan da, küçük kızı Râhil ile evlendi. Leyya´dan:

1) Rubil,

2) Yehuza,

3) Şem´un,

4) Lavi adlarındaki oğulları doğdu.

Râhil´den de:

1) Yûsuf,

2) Bünyamin adındaki oğlu doğdu. [13]

Leyya ile Râhil; Yâkub Aleyhisselâmla evlenirlerken, babaları Leban, onlara, çehiz olarak, birer Câriye (kadın köle) hediye etmişti.

Onlar da, bunları, Yâkub Aleyhisselâma, oğlan doğursunlar diye, hediye et­mişlerdi.

Bunların her birinden de, Yâkub Aleyhisselâmın üçer oğlu daha doğmuştu. [14]

Yâkub Aleyhisselâmın on ikiyi bulan oğulları[15], İsrail oğulları, Esbat diye anılırlar. [16]

Yâkub Aleyhisselamın Sey Ah Atları, Peygamber Oluşu Ve Bazı Faziletleri:

Yâkub Aleyhisselâm; Harran´da yirmi yıl oturduktan sonra, Ken´an iline gitmesi, kendisine emrolununca, oradan ayrılıp Oraşalıma (Beytülmakdis´e) geldi.

Orada, bir tarla satın alıp çadırını kurdu.

Sahra mevkiinde yüksek ve sağlamca bir Beyt (Mâbed) yaptırıp ona İl adını verdi.

Sonra, Babası İshak Aleyhisselâmın Kenan ilindeki Habrun kariyesine gidip orada oturdu.

İshak Aleyhisselâm vefat edince, onu, Babası İbrahim Aleyhisselâmın Mağa­radaki kabrinin yanına gömdü.

Yâkub Aleyhisselâm, babasının vefatından sonra, onun yerine geçti. [17]

Yâkub Aleyhisselâmın Peygamberliği ve Faziletleri hakkında Kur´ân-ı kerimde şöyle buyrulur:

"Ona (İbrahim´e), İshak´ı, üstelik bir de, Yâkub´u ihsan ettik, ve her birini, Salih (Zat)ler yaptık.

Onları, Emrimiz (Vahyimiz)le doğru yolu gösterecek Rehberler kıldık.

Hayırlı işler yapmayı, dosdoğru namaz kılmayı, zekât vermeyi kendilerine Vahy ettik.

Onlar, bize ibadet edicilerdi." (Enbiyâ: 72-73)

"Biz, ona, İshak ile Yâkub ´u da, ihsan ettik.

Peygamberliği ve Kitapları, onun zürriyetine tahsis ettik.

Dünyada ona, mükâfatını verdik.

Gerçekten, o, Âhirette de, her halde, Salih insanlardandır. [18]

"Çünkü, onlar (İbrahim, İshak ve Yâkub), bizim katımızda, gerçekten, hayırlı (Zatlardandı."[19]

Tâbûtussekîne´nin Yâkub Aleyhisselama Teslim Edilişi:

Rivayete göre: Tâbut: tarak yapılan Şimşad (Cimşir) ağacından yapılmış bir san­dık olup altundan levhalarla kaplanmıştı.

Vefatına kadar Âdem Aleyhisselâmın yanında, ondan sonra da, vefatına kadar Şis Aleyhisselâmın yanında bulunmuştu.

Tâbut´a, İbrahim Aleyhisseiâma kadar Âdem Aleyhisselâmın oğulları, zaman zaman vâris olagelmişler, İbrahim Aleyhisselâm vefat edince, Tâbut, İbrahim Aley­hisselâmın büyük oğlu İsmail Aleyhisselâmın yanında kalmış, o da, vefat ettiği zaman, oğlu Kaydar´ın yanında bulunmuştu.

İshak Aleyhisselâmın oğulları, Kaydar´a: "Peygamberlik, sizden başka tarafa çevirildi. Sizin (Tâbut içindeki) bir tek Nûr´dan (Muhammed Aleyhisselâmın Nûr´-undan) başka nasibiniz yoktur. Tâbut´u, bize ver!" demişlerdi.

Kaydar ise; Tâbutu, onlara vermeğe yanaşmamış ve: "O, bana, Babamın Va­siyetidir. Ben, onu, hiç kimseye vermem" demiştir.

Kaydar, bir gün, Tâbut´u, açmağa gitmiş, Tâbut´un açılması, kendisine güçle-şince, semâdan, bir seslenicinin:

"Ey Kaydar! Vaz geç! O Tâbut´u, açmağa, senin için yol yoktur! O, Peygambere vasiyet edilmiştir. Onu, Peygamberden başkası açamaz.

Sen, onu, Amcanın oğlu, Allah´ın İsrail´i Yâkub´a ver!" diye seslenmesi üzeri­ne, Kaydar, Tâbut´u, omuzuna alarak, o zaman, Yâkub Aleyhisselâmın oturduğu Ken´an iline doğru yollanmış.

Kaydar yaklaştığı zaman, Tâbut, seslenmeğe başlamış. Yâkub Aleyhisselâm, oğullarına:

"Allâha yemin ederim ki: Kaydar, Tâbût´la size geliyor! Kalkınız, ona doğru va­rınız!" demiş.

Yâkub Aleyhisselâmla oğulları, ayağa kalkarak onu karşılamışlar. Yâkub Aleyhisselâm, onu görünce, ağlayarak ona doğru koşmuş ve:

"Ey Kaydar! Ben, ne diye senin yüzünün rengini solmuş, gücünü zayıflamış görüyorum?

Sen, düşman zulmüne mi uğradın? Yoksa, Baban İsmail´den sonra, başına bir kötülük mü geldi?" diye sordu.

Kaydar:

Ben, ne düşman zulmüne uğradım, ne de benim başıma bir kötülük geldi.

Fakat, sırtımda taşıdığım, Muhammed´in Nûr´u, bana çok ağır geldi.

Bunun için benzim sarardı, bacaklarım, zayıfladı!" demiş.

Yâkub Aleyhisselâm:

"İshak´ın kızlarından nikâhın altında bulunan var mı?" diye sormuş.

Kaydar:

"Yoktur. Fakat, Cürhümî Araplarından Âminlerden bir kadınla evliyim." diye cevap vermiş.

Yâkub Aleyhisselâm:

"Ne güzel! Ne güzel! Muhammed Aleyhisselâmın şerefi için, Allah, Onu, iffetli Arap kadınlarından başkasından çıkarmayacaktır.

Ey Kaydar! Ben, seni, bir müjde ile müjdeleyeceğim!" demiş.

Kaydar:

"Nedir o müjde?" diye sormuş.

Yâkub Aleyhisselâm:

"Bil ki: Âminlerden olan zevcen, dün gece bir oğlan doğurdu!" demiş.

Kaydar:

"Ey Amcamın oğlu! Sen, Şam toprağındasın, o ise, Harem toprağındadır. Sa­na, bunu, ne bildirdi?" demiş.

Yâkub Aleyhisselâm:

"Ben, gök kapılarının açıldığını gördüm!

Gökle yer arasında Ay gibi yuvarlak bir Nûr gördüm!

Meleklerin, semâdan, bereketle ve rahmetle indiklerini gördüm!

Anladım ki: bu, Muhammed Aleyhisselâm içindir!" demiş.

Kaydar, Tâbut´u, Amcasının oğlu Yâkub Aleyhisselâma teslim edip ailesinin yanına dönünce, onu, bir oğlan çocuğu doğurmuş bularak ona, Hamel ismini ver­miştir.[20]

Yâkub Aleyhisselâmın, elli yıl, halkı, Yüce Allah´a itaat ve ibadete davetle meş­gul Olduğu[21] ve kendisinin, Sâm b.Nuh Aleyhisselâmdan sonra, Mescid-i Aksâ´nın yenileyicileri arasında bulunduğu da, bil­dirilir. [22]

Yâkub Aleyhisselâmın Yûsuf Aleyhisselâmdan Dolayı Üzüntülere Düşüşü:

Yâkub Aleyhisselâm: zayıflamış[23], yaşlanmıştı.

Kaşları[24], gözlerinin[25] yanak­larının yumrusu[26] üzerine düşer, onları, bezle kaldırırdı.[27]

Bir gün, ona bir komşusu:

"Ey Yâkub! Sende gördüğüm şu başına gelen hal nedir?"[28]

(İhtiyar olmadan) ihtiyarladın! Tükendin, gittin![29]

Sen (bu gidişle) Babanın[30], kardeşinin[31] eriştiği yaşa bile erişemeyeceksin!" dedi.

Yâkub Aleyhisselâm:

"Zamanın uzunluğu ve üzüntülerin çokluğu!" dedi.[32]

Yüce Allah:

"Ey Yâkub![33]Sen, Beni, yaratığıma şikâyet mi ediyorsun?!" diye Vahy edince, Yâkub Aleyhisselâm:

"Yâ Rab! Ben, bir hatâ işledim! Onu, bana, bağışla!" dedi.

Yüce Allah:

"Bağışladım!" buyurdu.

Bundan sonra Yâkub Aleyhisselâm, derdini soranlara:

"Ben, taşan kederimi ve üzüntümü, yalnız Allâha şikâyet ve arz ederim!" der­di.[34]

Yâkub Aleyhisselâmın Bütün Ev Halkıyla Birlikte Mısır´a Gidişi Yâkub Aleyhisselâmın Suçlu Oğulları İçin Allah´a Yalvarışı

Yâkub Aleyhisselâmın Oğullarına Vasiyette Bulunuşu ve Vefatı bahisleri (Yû­suf Aleyhisselâma aid bölümdedir.)[35]

--------------------------------------------------------------------------------

[1] İbn.Sa´d-Tabakat c.1,s.54, İbn.Kuteybe-Maarif s. 18, Taberi-Tarih c.1,s.162-163, Hâkim-Müstedrek c.2,s.569.

[2] İbn.Kuteybe-Maarif s.17, Taberî-Tarih c.1 ,s.162, Mes´udî-Murucuzzeheb c.1 ,s.46, Salebî-Arais s.101, ibn.Esîr-Kâmil c.1,s. 126.

[3] İbn.Kuteybe-Maarif s.17, Taberi-Tarih c.1,s.164, Salebi-Arais s.101, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.126.

[4] Taberi-Tarih c.1,s.165, İbn.Esir-Kâmil C.1.S.127.

M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/263.

[5] İbn.Kuteybe-Maarif s.18, Taberi-Tarih c.1,s.164, Salebi-Arais s.101, İbn.Esir-Kamil c.1,s. 126.

[6] İbn.Kuteybe-Maarif s.18.

[7] Hâkim-Müstedrek c.2,s.557.

M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/263.

[8] Yâkubi-Tarih C.1.S.29.

[9] İbn.Kuteybe-Maarif s.19, Yakubi-Tarih c.1,s.29.

[10] İbn.Kuteybe-Maarif s. 18.

[11] Taberî-Tarih c.1,s.164-165, İbn.Haldun-Tarih c.2,ks.1,s.39.

[12] ibn.Kuteybe-Maarif s.18.

[13] ibn.Kuteybe-Maarif s.19, Yâkubî-Tarih c.1,s.3O, Taberi-Tarih c.1,s.163, Salebi-Arais s.102, İbn.Haldun-Tarih c.2,ks.1,s.39.

[14] İbn.Kuteybe-Maarif s.19, Taberi-Tarih c.1,s.163, Salebi-Arais s. 102.

[15] Yakubi-Tarih c.1,s.31, Taberi-Tarih c.1,s.163, Mes´udi-Murucuzzeheb c.1,s.47, Salebi-Arais s.102, Ebülferec İbn.Cevzi-Tabsıra c.1,s.178, İbn.Esir-Kâmil c.1,s.126, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.197.

[16] Yakubi-Tarih c.1,s.31, Mes´udi-Murucuzzeheb c.1,s.47, Hâkim-Müstedrek c.2,s.57O, Salebi-Arais s.102, Ebül­ferec İbn.Cevzi-Tabsıra c.1,s.178.

M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/263-264.

[17] İbn.Haldun-Tarih c.2,ks.1,s.4O.

[18] Ankebut: 27.

[19] Sâd: 47.

M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/265.

[20] Şâlebî-Arais s.266-267.

[21] Mîr Hâvend-Ravzatussafa Tercemesi s.225.

[22] ibn.Hacer-Fethulbâri c.6,s.291.

M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/265-267.

[23] Sâiebî-Araiss.130.

[24] Taberî-Tefsir c.i3,s.46, Sâiebî-Arais s.135.

[25] Sâiebî-Arais s.135.

[26] Taberî-Tefsir d3, s.46.

[27] Taberî-Tefsir c.13,s.46, Sâiebî-Arais s.135.

[28] TaberîTefsir c.i3,s.46.

[29] Taberî-Tefsir c.i3,s.46, Sâiebî-Arais s.135, Zemahşerî Keşşaf c.2,s.34O.

[30] Taberî-Tefsir c. 13, s.46.

[31] Sâiebî s.135.

[32] Taberî-Tefsir c.i3,s.46, Sâiebî-Arais s.135.

[33] Taberî-Tefsirc.i3,s.46.

[34] Taberî-Tefsir c.13,s.46, Sâlebî-Arais s.135.

[35] M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 1/267-268.

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizlenecek, genel görünümde yer almayacaktır.
  • Web sayfası ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantıya çevrilir.
  • İzin verilen HTML etiketleri: <a> <em> <strong> <cite> <code> <ul> <ol> <li> <dl> <dt> <dd> <img> <b> <center>
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünürler.

Biçimlendirme seçenekleri hakkında daha fazla bilgi

Son yorumlar