Edirne'den Çıkış
1453 senesi ocak ayı başlarında yola çıkarılan bizim Sahi dediğimiz müthiş büyüklükteki top, İstanbulun önlerine ancak iki ayda getirilebildi. Karaca Paşa komutasındaki gayri muntazam süvarilerin sayısı onbini buluyorduki topun geçeceği yolları düzenliyorlardı.
Koruma görevi de bu birliklerin vazifesiydi. Rivayetlerin en asgarisi 30 çift öküzle başlayan söz konusu topuçekme ameliyesi için 150 çift öküzün kullanıldığı ileri sürülmektedir. Pek yakın bir zamanda Çar Ferdinand'ın askerlerinin firar eden Türkleri önlerine katarak geçtikleri bu nihayetsiz ve üzüntü verici ovalarda ilerleyen o şâyan-ı temaşa yâni seyre değer alayı göz önüne getirmek kolaydır" Demekte olan Şulomberje mazide kalmış hristiyanlann galibiyetine atıf yapmakta bu hasretini belirtmesine, eseri tercüme eden, merhum M. Na-hid Bey şu sitemi pek haklı olarak yapmaktan kendini alamamış böylecede bu milletin hakikatli bir evladı olduğunu ortaya koymuş bulunuyor, ctemekte ki:
"Şlumberjenin ilmî bir esere, bu gibi hissi ve tarafgirâne fikirleri karışdırması, şayanı teessüfdür." Top'un bindirildiği tekerlekler üzerinde yol almasını tanzime çalışan ikiyüz kişi yan tarafında durdukları halde yola koyulmuşlardı. Başka bir ikiyüz kişilik amele ekibiyse yolun elverişsiz bölümlerini yola benzetmeye çalışıyorlardı. Elli dülger ise her çeşit tamirin hakkından gelmek için kafileyi adım adım takip etmekteydi-ier. Bunlar bilhassa köprüler kurmak suretiyle iniş ve çıkışı kolaylaştıran kestirmelikler temin etmekteydiler. Bazı kaynaklar bu yolculukta kullanılan insan unsurunun ikibin kişiye vardığını da rivayet ederler. Nihayet mart ayı sonunda (Françes nisan'in 2. günü diyor) Allah'a havale edilmiş Bizans surlarının, beş mil uzağına top'u getiren kafile vâsıl oldu.
Yol boyunca bu muhteşem topun geçişini görmüş bulunan insanlar dehşete kapılmışlardı. Gördüğünü hafızası hayli zaman taşıyacaktı. Halk arasında hayli ün sahibi olan urban Topunun, Sultan Mehmed'in bir çok topunun iştirakiyle yapılan atışlar sonucundaki tahribini, CJrban'in topu yaptı gibi sanmak veya öyîe göstermeğe çalışmak kadar yanlış bir husus olamaz.
Öte yandan Karacabey'in askerleri geçmiş oldukları Trakya sahrasını bir harabeye çevirdiler. Ayastefenos (Yeşilköy)'u bastılar. Yalnız; Silivri kasabası mukavemete muvaffak oldu. Osmanlı Donanması, bütün tarihçilerin ittifakla söylediği gibi nisan ayının 5. günü İstanbul'un, Marmara Denizine bakan büyük sûr'Iarı önünde görüldü.
Padişah 2. Mehmed'de 23/mart/1453'de İstanbul önlerinde bulunmaktaydı. "Diye kitabında yer veren mösyö Şulom-berje şu tasvirle bizlere sesleniyor: "Târihin en meşhur sahnelerinden birini fikren ve tahayyülünüz nisbetinde gözünüzün önüne getirmenize yarayacak bir tasvir yapalım; seyretmeğe değer çeşitli renkleri kendinde toplamış, yığınlar hâlinde yırtıcı süvari ve piyade askerlerinden meydana geimiş, fevkalâde cemm-i gafir yâni az rastlanır büyüklükteki kalabalık, bu muazzam şehrin, o ıssız, çorak, düz ve tozlu bölgelerinde, toz koparan gibi dolanan o parlak ve muntazam taburlar, gayri muntazam hadsiz ve hesabsız suvâri bölükleri, insanlar, hayvanlar, ağırlıkların teşkil ettiği o ardı arası gelmeyen kollar gözlenince yüzbinlerce ahalinin müthiş velvelesi, etrafı kuşatan muzıkaların akseden ahenkleri, trampetlerin patırdısı, binlerce hayvanın inlemesini bir an için tahayyül ediniz. Osmanlı padişahı 2. Mehmed; refakatinde 12 bin yeniçeri olduğu halde ve bir kaçbin sipahiden meydana gelmiş muhafız kuvvetiyle 23/mart/1453'de, Büyük Sûr'da denilen 'Beri' mıntıkasından tahmini birbuçuk mil kadar uzaklıkta bulunan LikÖs, yâni Bayrampaşa deresinin vadisinde sol bölümde, tepe üzerinde bir askerî hastane (1914'de) bulunan Maltepe'ye otağını kurdu. Topkapı (Bizans dilinde; San-Roman)'nın tam karşısındaydı. Buraya büyük toplan koydu. Zâten bizlerin Topkapı dememizde bu topların buraya konmasıyla alakalıdır.
Miriyandiriyon, yâni Orta kapı, Şarisiyas, yâni Eğri kapı gibi bu üç kapının karşısındaki yerde 1422'de babasının ordugâhını kurduğu yerde seccadesini seren padişah 2. Meh-med, ilk iş olarak o muazzam ordusuna bir öğle namazı kıldırmak yolunu seçti kıbleye yönelerek. Namazın edasından hemen sonra bilfiil muhasara başlamıştı. Bu ordusunun tamamına fethin hedef olduğu, muhasaranın başladığını tellâllar vasıtasıyla duyurmuştu. Alimler; artık birlikleri tek tek ziyaret ediyorlar, başlamış bulunan mukaddes cihad padişahın emrince islâmın askerine anlatılıyordu. Hz. Muham-med'in müjdesinin hatırlatılması buna kâfi gelmekteydi. Ordunun en büyük güç ve kalabalığını teşkil eden Asya veya Anadolu kıtaları, bu geniş mesafeye yayılmıştı. Rumeli kuvvetleri diye bilinen grup ise Maltepe'nin yâni padişahın ordugâhının sağ tarafından itibaren, Marmara sahiline varan arazi üzerine yayılmıştı. Ayrıca Halic'in iç tarafınada yayılmışlardı. Bu gösterişli ordunun gökyüzüne akseden velveleleri üzerine yığıldıkları Bizans halkı için ne müthiş manzara idi.
İstanbul'un bedbaht insanları bu pek geniş alan kum gibi kalabalıkla, sayıya gelmez süvari bölükleriyle dolduran o harikulede ordunun her saat büyüdüğünü, dehşet tesiriyle hadekalanndan fırlamış gözleriyle görüyor ve bu şeytanî manzara bunların ömürlerinin sona erecek olduğu zehabını hissetiriyordu. Kulaklarına ulaşan uğultular, bu talihsiz beldenin etrafında biraz sonra, hiç bir firarinin geçebilmesine, artık meydan vermeyecek olan o canlı demir ve çelik çenbe-rin böylece oluştuğunu görmek, Bizans insanının pek büyük dehşetle seyrettiği tablodur.
Aynı zamanda; târihde hakikaten ilk Türk donanması olarak da kendini gösteren büyük donanma merkezi sayılan Geliboludan hareket ederek yola çıkmıştı. Bu donanma daha doğrusu bir Bulgar muhtedisi olan Süleyman Reis yâni Baltaoğlu Süleyman Paşa'nın Kapdan-ı Deryalığında idi. Artık deniz yolu emniyeti de tesis edilmiş bulunduğundan gerek Karadeniz üzerinden gerekse Marmara cihetinden çeşitli gemiler gelip gidiyor, Osmanlı ordusunu ve donanmasının ihtiyacatının bir bölümü, bu deniz yoluyla karşılanıyordu. Bu noktada tarihçi Françes; Osmanlı filosunun 480 parça olduğunu ifade ederek herhalde ikmâl vasıtalarını geliş gidişlerini sayarak bunları genel yekûne dâhil etmiş olmalı ki bu mübalağalı rakkamı vermeye mecbur kalmış. Karadeniz cihetinden gelen gemiler ekseriyetle kereste ve toplarla fırlatılacak taş gülleler getirmekteydi. Barboro; bu gemiler arasında 300 tonilatoluk büyük bir nakliye gemisinden söz eder. Devrine göre şaşırtıcı bir niteliktir.
Son yorumlar
- Aleyküm selam değerli
5 yıl 16 hafta önce - solucan
5 yıl 18 hafta önce - lannn
5 yıl 18 hafta önce - hürem
5 yıl 18 hafta önce - Sultan melikşan neden
6 yıl 9 hafta önce - Sultan Abdulmecid'in Culus tarihi YALNIS yazilmis-
6 yıl 22 hafta önce - kurgu falan degıl. anımasyon
6 yıl 37 hafta önce - gercekten tebrık ederım. bu
6 yıl 37 hafta önce - İFTİRA
7 yıl 27 hafta önce - Kız mısın erkek misin sen
7 yıl 41 hafta önce
Yeni yorum gönder