Bir İhtilafın Neşeti!

Bir İhtilafın Neşeti!

Tanzimat Meclisi Reisi Yusuf Kâmil Paşa bir gün Mehmed Said efendiyi yanına çağırtır. Paşanın yanında Mahmud Celâ-leddin Bey'de bulunmaktadır. Yusuf Kâmil Paşa; bize iki mü­ellif lâzım oldu. Müellif-i evvel Mahmud Bey, müellif-i sânî'de sensin. Der. Vilâyetler yasasını yazınız diye sözleri ne devam eder. Bu sırada Mahmud Bey; müsaade buyurunuz kulunuz yazarım. Dedi. Bunun üzerine Kâmil Paşa: "Said Bey müellif-i sânî'dir" cevabını vermesine rağmen Mahmud Bey ısrar edince, Said Bey: "Beyefendi kulunuz, yazsın" dedim, diyor. Bunun üzerine Yusuf Kâmil Paşa, yüzüme mâna dolu bir ta­vırla baktı. Adetâ; bu bakışta o yazabilir mi? Sorusu görülü­yordu. Said Bey: Nizâmnâmeyi yazdım ve Yusuf Kâmil Pa-şa'ya takdim. Tetkik etti. Mahmud Bey'le beni Sadrıazam ÂH Paşa'ya gönderdi. Gitdik verdik. Bir kaç gün nezdinde kaldı. İki noktası tashih olunmuş, bir madde de kendi Ieri ilâve et­mişti. Bana 4. rütbeden Mecid-i Nişanı verdi. Mahmud Bey; o vakitden beri bana husumet ve rekabet gösterirdi. Demek­te Mehmed Said Paşa. Hemen biz buraya sıkıştıralım ki, "Son Sadrıazamlar" adlı önemli bir eser yazmış olan M. Zeki Pakalin, İbnül Emin Bey'in yukarıdaki hadisede Mahmud Ce-laleddin Bey'i (daha sonra paşa) küçümseme niyeti yoksa hatıra, hafızasında yanlış kalmış demektir. Said Bey'in o tâ-rihde Mahmud Bey'e bir fâikiyeti olamayacağı gibi Yusuf Kâ­mil Paşanın Mahmud Celâleddin Bey'e böyle bir davranış göstermeyeceğini beyan ediyor. Okurlarımız bu bahse bir mim koyarlarsa çalışmamızın ileri safhalarında Pakalın'ın iti­razını destekleyecek anekdotlara rastlayacaklardır.

1291/1874 tarihinde Ticaret ve Nâfia nazırlığının mektup­çuluğuna getirilen Mehmed Said Bey, çok geçmeden onbin maaşla sadaret mektubçuluğuna ülâ- evveli rütbesiyle "vin oldu. Bu inha Hüseyin Avni Paşa sadaretinde gerçek-mistir. Devrin gazetelerinden bazıları bu tâyini ümidlerie karşılamış, Bordiyano'nun sahibi olduğu gazete ise, selef Zihni Efendi'nin gidişine esef etmektedir. Mahmud Nedim Paşa; makam-ı sadarete geldiğindeki bu görev aynı zaman­da şimdiki içişleri bakanlığını yerine getiren vazife olduğun­dan M. Nedim Paşa; Dahiliye nazırlıklarında bulunmuş Sağır Memduh Paşayı, bahse konu tecrübesi münasebetiyle tercih etmiş, Said Efendiyi Maarif Nazırlığı mektupçuluğuna gön­dermeyi arzu etmiş ve tâyinler böyle gerçekleşmiştir. Fakat bu durumu kabullenmeyen Mehmed Said Bey, derhal Maarif Nâzın Ahmed Cevded Paşaya istifasını takdim etmiştir.

Bundan sonra olaylar hızla hızla gelişir. Abdülaziz Hân'ın hal ve şehid olmasından sonra taht-ı Osmaniye'ye 5. Murad geçmişsede, geçirdiği rahatsızlık doksan gün sonra onun da hâili meselesi ortaya çıkmış ve Veliahd- Şehzade 2. Abdül-hamid hân Osmanlı tahtına oturmuştur. Mehmed Said Bey'in istikbali bu taht'a çıkışta öyle önemli bir kavşağa varmıştır ki, buna işaret etmemiz gerekmektedir.

Sultan 2. Abdülhamid'in başkâtibliğinden irtika ederek yâ­ni yükselmeye başlayarak makam-ı sadarete dokuz defa gelmiş bulunan, Şapur Çelebi lakabh Küçük Mehmed Said Paşa'nın talihi bahse konu halife döneminde parlamaya baş­lamıştı. Taht sahibinin değişmesiyle tabiiki bir takım mevkii ve mansıplarda tebeddül vücuda gelirken, saray' in kadrosu-da bundan nasibini almaktaydı. Nitekim; 1 l/şaban/1293-ı/eylü!/1876'da sa-rayın başkitabetine 30 bin kuruş maaşla Mehmed Said Paşa tâyin olundu. İki sonra da bâlâ rütbesine zamımeten 1. mecidî ve 2. Osmanî nişanlarıyla.taltif edildiği­ni görüyoruz.

Mahmud Ceİâleddin Paşa; mabeyn müşiri olmuştur. (Bu Mahmud Ceİâleddin Paşa, Prens adıyla olarak anılan ve as­lında Osmanlı'da olmayan bir unvan olan prens yerine Sul-tanzâde denmesi doğru sayılacak Sultanzâde Sabahaddin Bey'in babası olandır. Yoksa Mirat-ı Hakikat adlı değerli ese­rin sahibi ve çeşitli nazırlıklarda bulunmuş olan eski sadrı-azamlardan Çorlu'lu Ali Paşa ahfadından olanla bir alakası yoktur. M. H) Mabeyn ferikliğine bahriye mirlivalarından Said Paşa getirilmiştir. Bu görev askeri bir görev olup, amiral Said Paşa, Mabeyn müşiri Mahmud Ceİâleddin Paşa'nın'eniştesi idi.
Top