Kuyucu Murad Paşa'nın İran Seferi ve Vefatı
İstanbul'a gelen ve bir sene kadar süren hazırlıklar yapan Veziriazam İran üzerine sefere çıkmış ve gerek İranlıların gerekse şakiler yüzünden türlü zulümlere duçar olmuş doğu hududlanmızı düzenlemek gayesindeydi. Tebriz'e kadar giden paşa, kış .mevsiminin gelmesi üzerine Diyarbekir'e döndü. Ne varki burada bu büyük hizmet ehlinin sayılı nefesleri tükendi ve devlete yaptığı hizmetle Rabbi Zül Celâl'in huzuruna alnı açık olarak kavuştu. Kuyucu Murad Paşa son derece cesur bir adamdı. Bu cesaretinin istinad noktası yukarıda belirttiğimiz gibi Nakşibendi tarikatına mensub ve seyrü sülük deryasında kulaçlar atan bir zat olmasından geliyordu. Bir savaşa başlayacağı zaman atından iner uzun uzun dua eder ve yerden aldığı bir avuç toprağı yüzüne gözüne sürer ve topraktan halk olunduk, toprağa döneceğiz ayeti kerimesine olan inancının kuvvetini izhar ederdi. Hiyerarşiye çok dikkat eder hiç bir astını, daha küçük bir astın yanında muaheze etmez fakat haksızlıklarını hususi bir şekilde yüzlerine vurur idi. Hatta şu hadise bir çok tarihlerde ehemmiyeti anlatılmamakla beraber yer alır. Celâlilerle yaptığı bir cenk sırasında yardımcı kuvvetlerle gelmesi beklenen meşhur Nasuh Paşa yolu gayet aheste adımlarla almış yardım diye geldiği yerde işin bitmiş ve koca Vezirin gene cengi kazandığını görmüştü.
Şimdi yardımı zamanında getirmemenin başının gitmesine sebeb olacağı korkusuyla tereddüt içinde basit çadırının önünde bir seccadeye oturmuş sadrazamın önünden geçip yanına gitmiş herkesin hayretle açılan gözleri önünde Kuyucu Murad Paşa, Nasuh Paşaya elini uzatmış ve sırtını sıvazladıktan sonra elinden tutup çadıra sokmuş ve orada haşlamaya başlamıştı, üzün süren bir azarlamadan sonra bazı nasi-hatlarda bulunduktan sonra paşayı dışarı çıkarmış ve selametle gönderivermiştir.
Nasuh Paşanın arkasından bakarken maiyetindekilerin şu sözlerini duymuştu. «Kuyucu paşa bu mel'unu nasıl sağ kodu?» Kuyucu Murad Paşa onlara bakarak «Af, zaferin sada-kasıdır» diyerek ne kadar da hİlm sahibi olduğunu göstermişti. Sadrazamın vefat ettiğini büyük bir üzüntü içinde öğrenen padişah bir irade-i hümayunla nâşının getirilip İstanbul'da Çarşikapı'daki türbesine defnolunmasını istemiştir. Hicri 1020, Milâdi 1611.
Son yorumlar
- Aleyküm selam değerli
6 yıl 14 hafta önce - solucan
6 yıl 16 hafta önce - lannn
6 yıl 16 hafta önce - hürem
6 yıl 16 hafta önce - Sultan melikşan neden
7 yıl 7 hafta önce - Sultan Abdulmecid'in Culus tarihi YALNIS yazilmis-
7 yıl 20 hafta önce - kurgu falan degıl. anımasyon
7 yıl 35 hafta önce - gercekten tebrık ederım. bu
7 yıl 35 hafta önce - İFTİRA
8 yıl 25 hafta önce - Kız mısın erkek misin sen
8 yıl 39 hafta önce
Yeni yorum gönder