TarihSayfası tarihsayfasi.com



Sultan İkinci Abdülhamid Han'ın tahttan indirilmesi ve sonrası

Sultan II. Abdülhamid Han, tarihimizin en talihsiz idarecilerindendir. O'nun talihsizliği daha tahta çıkar çıkmaz başlamıştır. "Kaht-ı Rical" tabirinin tam olarak kullanılabileceği bir devrede tahta oturmuştur. Otuz üç yıllık saltanatı müddetince, koca bir devleti bütünüyle parçalanmaktan kurtarmasına, vatan parçasının Ermeniler ve diğer Avrupalı devletlerce parça parça edilmesini önlemesine, perişan bir vaziyetteki ekonomiyi rayına oturtmasına, çok şümullü kültür ve eğitim seferberliğini başlatmasına rağmen "gelenin keyfi için geçmişe sövmeyi" âdet edinenlerin kaza oklarından kurtulamamıştır.

Sultan II. Abdülhamid Han devletine olan bütün büyük hizmetlerine rağmen tahttan indirilmiş ve elem verici muameleler bu değerli padişaha reva görülmüştür...

Abdülhamid Han'a karşı olanlar İttihad ve Terakki cemiyeti çatısı altında toplanmaya başlamışlardı. Üyelerinin ekseriyetini 3.Orduya mensup genç subaylar teşkil etmekteydi. Bunlar rejime muhalif olduklarını söylüyorlardı. Hakikatte ise muhalefetleri maaşların muntazam ödenmemesinden kaynaklanıyordu. Subayların maaşları bazen iki-üç ay sonra ödeniyordu...

İttihat ve Terakki elemanları Yurt dışında Osmanlı aleyhine çalışmaya başlamışlardı. Öyle ki bunlar, Abdülhamid Han'ın devrilmesi için yabancı devletlerin müdahalesini bile istiyorlardı.

İttihatçıların gittikçe teşkilatlandıkları bir devrede Sultan Abdülhamid 23 Temmuz 1908'de II.Meşrutiyeti ilan etmişti.

Padişah, İttihatçılar için şöyle diyordu: "Devleti on sene idare edebilirlerse 'bir asır idare edebildik' diye sevinsinler!" Bu hükmün ne kadar doğru olduğunu tarih gösterecektir.

13 Nisan 1909'daki, tarihe, "31 Mart Vak'ası" diye geçen hadiseler Abdülhamid Han'ın idaresini sarsan en mühim hadiselerdendir. Başıbozuk bir güruhun başlatıp devam ettirdikleri hadiseler padişah'ın kardeş kanının dökülmesi endişesi yüzünden bir müddet bastınlamamıştır... Neticede İstanbul günlerce hadiselerle çalkalanmıştır.

İttihatçılardan Mahmut Şevket Paşa, üç-beş bin kişilik "Hareket Ordusu" adı altındaki orduyla İstanbul'a gelip hadiseleri bastırmak istediğini Padişah'a bildirmiştir. Esas gayesi İstanbul'a gelip Padişah'ı tahttan indirmek olan bu Paşa'nın arzusuna mani olunmamıştır. Hatta bazı devlet ricali Padişaha hareket ordusu namındaki, Yahudi ve Rumların ekseriyette bulunduğu yağmacılar sürüsünü I.Ordu ile dağıtılması için emir verilmesini Padişah'tan istemişler, fakat padişah bu teklifi kabul etmemiştir.

Neticede hareket ordusu İstanbul'a gelmiş, Meclis'i Meb'usana baskı yaparak padişah'm hal'i için karar çıkartmıştır. Abdülhamid Han 27 Nisan 1909'da hal'edilmiştir...

Otuz üç sene Devlete büyük hizmetler etmiş Padişah'a hal'ini tebliğ şekli İttihatçılar için en büyük leke olarak kalacaktır. Bir İslam halifesine hal'ini tebliğe; Selanik Milletvekili Yahudi Emanuel Karaso, senatör Ermeni Aram, Draç milletvekili Arnavut Es'ad Toptani Paşa ve Senatör Bahriye Feriki (Koramiral) Gürcü Arif Hikmet Paşa tayin edilmişlerdi. İttihatçıların seçtiğu bu adamların ne oldukları çok geçmeden herkes tarafından bilinecektir.

Karaso, İtalyan casusu bir hâin idi Es'ad Toptanî Paşa Arnavut istiklâli için isyan etmiş ve pek çok masum insanı katletmiştir. Aram Efendi'nin Ermeni komiteleriyle yakın münasebeti vardı. Arif Hikmet Paşa da karanlık işler çeviren bir adam olarak bilinmekteydi.

Padişah; hal'edildiği gece, hiçbirşey almasına müsaade edilmeden apar topar 38 kişilik maiyyetiyle birlikte Selanik'e nakledilmiştir. Orada gazete okumasına dahi müsaade edilmemiştir. Çok sıkıntılı bir hayat geçirmiştir. Öyle ki soğuk gecelerde terk edilmiş köşkün kadife perdelerini üzerine alarak uyumuştur.

Abdülhamid Han'ı tahttan indirenler ilk iş olarak tarihte misli az görülen bir yağmacılığa başlamış ve Yıldız sarayını yağmalamışlardır. İttihatçılar idareyi ele aldıktan sonra ordu arasında büyük bir tasfiye hareketine giriştiler. Binlerce subay, ittihatçı subaylara yüksek rütbeler vermek uğruna emekliye sevkedilmiş, ordu tecrübesiz subayların elinde kalmıştır. Ordu bütünüyle siyasetin içine girmiştir. Çok acıdır ki kısa zamanda orduda görüş ayrılıkları başlamıştır. İttihatçı ve muhalif subaylar birbirlerinin can düşmanı haline gelmiştir. Bu vaziyetteki orduyla savaş kazanmanın mümkün olmadığı acı neticelerle görülecekti.

İttihatçılar askerlik ile devlet idaresinin çok farklı işler olduğunu anlayamamışlardı. Devleti Balkan ve I.Cihan harbine sokmuşlar, koca imparatorluğun parça parça edilmesine Yurda düşman sürülerinin dalmasına vesile olmuşlardır. Balkan ve I.Dünya harbine girilmeyebilinirdi. İttihatçılar gözü kapalı savaşa atılmışlar, neticede; orduda birliğin temin edilemeyişi, emir-komuta zincirinin kopuk oluşu ve kendilerinin devlet idare edecek kabiliyette olmayışları yüzünden savaşlar kaybedilmiştir.

Sultan Abdülhamid'i tahttan indiren İttihatçılardan, Tal'at, Enver, Cemal Paşalar da dahil olmak üzere bir kısmı Abdülhamid Han'ı anlayamadıklarını itiraf etmişler ve yaptıklarından pişman olduklarını her vesileyle ifade etmişlerdir. Bunlardan, Filozof Rıza Tevfik, "Sultan Abdülhamid'in Ruhaniyetinden İstimdat" isimli şiirinde hislerini şöyle dile getirmiştir:

"Tarihler ismini andığı zaman,

Sana hak verecek, hey koca sultan;

Bizdik utanmadan iftira atan,

Asrın en siyasî padişahına!"

Divane sen değil, meğer bizmişiz!

Bir çürük ipliğe hülya dizmişiz!

Sâde deli değil, edepsizmişiz!

Tükürdük atalar kıblegâhına"

Abdülhamid Han'ın tahttan indirilmesinden sonra Osmanlı devleti maceraperestlerin elinde kalmıştır. En kötüsü ordu siyasetin en derin çukuruna düşürülmüştür. Kaba kuvvetle hükümetlerin düşürülebileceği zihniyeti getirilmiştir. Savaşa girilmiş, Rumeli'de ve devletin diğer bölgelerinde büyük toprak kaybı olmuştur.

Abdülhamid Han Devletin başında kalsaydı, geçmiş yıllarda olduğu gibi Devleti savaşa sokmazdı. Musul ve Rumeli, Yunanistan'a kaptırılan Adalar elden gitmedi. İmparatorluktan ayrılan müslüman ülkelerle siyasi münasebetler kesilmezdi. Tarihimizi iyice tedkik eden her şahıs bu hükme varmakta gecikmeyecektir şüphesiz... Abdülhamid Han, Balkan harbinde Rümelinin düşmanlar tarafından istila edilmesi ve Selanik'ten de artık ümit kesilmesi üzerine 1912'de İstanbul'a getirilmiştir. Mazlum padişah ilk önce Selanik'ten ayrılmak istememiş, "Ben de bir silah alır, askerle beraber müdafaada bulunurum; ölürsem şehid olurum, ben zaten ölmüş bir adamım!" demiştir. Fakat kesin karar alındığını ve mutlaka İstanbul'a götürüleceğinin bildirilmesi üzerine kederli dudaklarından şu sözler dökülmüştür: "Allah bu hallere sebeb olanları kahhâr ismiyle kahretsin. Şimdi devlet ne hale geldi!"

İstanbul'da Beylerbeyi sarayında çileli bir hayat geçiren Abdülhamid, nihayet I. Cihan harbinden mağlup çıkıldığını da görünce acılara dayanamaz hale gelmiştir. Düşman donanması Çanakkale Boğazını zorladığı esnalarda Padişah Sultan V.Mehmed Reşad Abdülhamid Han'a bir heyet göndererek Anadolu'ya taşınması gerektiğini söyleyince şu cevabı vermiştir:

"Ceddim Fatih Hazretleri İstanbul'u alırken, son Bizans İmparatoru şehirden kaçmayı düşünmemiş, ordusu başında ölmüştür. Biz, Bizans imparatorları kadar da mı olamıyoruz ki, şehri bırakmayı düşünüyoruz ?Osmanlı Hanedanı İstanbul'u terkederse bir daha oraya dönemez. Muhterem biraderime söyleyin; İstanbul'dan bir adım bile dışarı atmam"

Devleti en buhranlı devrede otuz üç yıl maharetle idare eden bu mahir idareci, mazlum padişah Abdülhamid Han 10 Şubat 1918'de İstanbul'da rahmet-i Rahmana kavuşmuştur. Kabri Çemberlitaş'tadır.

Hakkında haksız hükümler verilen mazlum padişah'ı, şerefli hizmetleri bulunan bu değerli idareciyi bir defa daha rahmetle yâdedip, hayatı hakkında bu kısa tedkikimizi Yahya Kemal'in kendisi için yazdığı kıt'asıyla noktalıyoruz. Şöyle diyor Yahya Kemal:

"Ey şehryâr-ı â'tıfet-âsâr-ı muhterem

Ey Tâc-dâr-ı mâ'delet-efkâr-ı zu'1-kerem

Sensin, o pâdşâh-ı dil-âgâh-ı pür-himem

Kim vasf-ı Hazretin'de senin her ne söylesem

Abradır ey Halîfe-i pür-lutf-u mâ'delet"

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizlenecek, genel görünümde yer almayacaktır.
  • Web sayfası ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantıya çevrilir.
  • İzin verilen HTML etiketleri: <a> <em> <strong> <cite> <code> <ul> <ol> <li> <dl> <dt> <dd> <img> <b> <center>
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünürler.

Biçimlendirme seçenekleri hakkında daha fazla bilgi

Son yorumlar