Murad Hüdavendigar
Padişahlık Sırası 3
Saltanatı 30 Yıl
Cülûsu 1359
Babası Orhan Gâzi Hân
Annesi Nilüfer Hatun
Doğumu 1326
Şehâdeti 9 Auğostos 1389
Kabri Bursa Çekirge de Murâd-ı Hüdâvedigâr Türbesi'ndedir
Üçüncü Osmanlı sultânı. Birinci Murâd adıyla târihe geçti. 1326'da Bursa'nın fethinden sonra doğdu. Babası, Orhan Gâzi, annesi Nilüfer Hâtundur. İyi bir eğitim ve öğretim görüp, terbiye edilerek, yetiştirildi. Lalası Şâhin paşanın yanında dini, milli, idâri ve askeri kültürünü arttırdı. Ağabeyi Süleymân Şahın Rumeli fetihleri sırasında vefât etmesi üzerine Osmanlı tahtına veliaht tâyin edildi (1359). Kısa bir müddet sonra da babasının vefâtı üzerine Bursa'ya dâvet edilip Osmanlı tahtına geçti (1360).
Babasının gönderdiği haberi alan Bayezİd, derhal geldi. Kanlar içinde yatan babasını görünce, gözyaşlarını tutamadığı gibi, arada bir ahh çekiyordu... Son nefesi yaklaşmış olan Sultan Murad-i Hüdavendigâr, ağır ağır başını kaldırdı. Bu kahraman evlâda sevgi dolu gözlerle baktı. En samimi hislerini terennüm eden şu sözler, dudaklarınan tam bir şuur içinde dökülmeye başladı.
Harp meydanını gezmeye çıkan Sultan Murad, ölüler arasından çıkan bir adamın, Müslüman olmak istediğini belirtip, Hüdavendigâr'ın elini öpmek arzusuna mani olmaya çalışan askerlerin seslerini Sultan Hazretleri duydu. «Bırakın gelsin» dedi. Elini öpmek üzere eğilirken koluna sakladığı hançeri aniden çekip, Hüdavendigâr'ın kalbine sapladı. Bu adam, Sırp Kralının damadı Miloş Kabiloviç idi... Yetişen Yeniçeriler, hainin kaçmasına meydan vermeden başını ezdiler. Sultan Murad-ı Hüdavendigâr hazretleri, duasının kabul edilmesinden memnun olarak, oğlu Şehzade Bayezid'e haber gönderilmesini istedi.
Sultan Murad'ın Gülçiçek Hatun, Tamara veya Mara ve bir de Melek Hatun (Paşa) adlı üç hanımı bulunmaktadır kaynağımıza göre ki bunlardan Gülçiçek Hatun, Yıldırım Bayezid'in annesidir ve Yıldırım Bayezid dünya'ya gelirken dedesi Orhan Gazi 81 yaşında olduğu halde ahiret yolculuğuna çıkıyordu. Gülçiçek Hatun'un ^91/1388 ve 802/1399 tarihli vakfiyelerden Rum olduğu anlaşılmaktadır. Bu hanımın vefat tarihi belli değildir. Tamara veya Mara adı ile anılan hanım Bulgar Kralı Şişman'ın kızı olduğunu söyleyen olduğu gibi kizkardeşi diyende vardır. Evlilikleri 1376 yılında vukubuldu-ğunda Sultan Murad'ın oğlu Yıldırım Bayezid 16 yaşını sürmekte idi. Melek Hatun veya Paşa Melek Hatun diye anılmaktadır ve Kızıl Murad'ın kızıdır. Alderson; Sultan Murad'ın
İslâm'ı, Avrupa topraklarından mutlaka uzaklaştırma fikr-i sabitinde olan hristiyan devletler, her zaman tetikte bekliyorlardı. Osmanlı fütuhatının tökezlenmesi için dualar ve temennilerde bulunmaktan başka, birbirleriyle temaslarını artırıyor-lardi.
İşkodra Prensinin klavuzluğunun, Osmanlı askerini yağmacılığa sevkettiği ve 88 senedir mağlubiyet yüzü görmeyen bu mücahidler ordusu, yağma yüzünden acı bir şekilde mevcudunun dörtte üçünü kaybetmiş ancak 5000 gazi ile bu bozgundan çıkabilmişti. Bozgun, Avrupalıların moralini düzeltmiş ve hep birlikte yüklenirsek, acaba bu pehlivanı yıkar, bağlar ve geldiği kıyıların ötesine fırlatabilir miyiz? diye ham hayaller kurarken, bir yandan da hayallerini tatbikata koyma hazırlıklarına başlamışlardı.
H. 790/M. 1388 Senesinde Edirne'ye 30.000 atlısıyla gelen Sadrazam Ali Paşa, Yahşi Bey'i, Pravadi Kalesini almak üzere bir miktar askerle gönderdi. Çok hızlı bir yürüyüşle kale, bir gece içinde İslâm'a teslim oldu. Oradan Tırnova'ya gidilip, o kale de alındı. Akabinde Hazergrad Kalesi, İslâm Sancağı ile şenlendi.
Osmanlı aleyhine Bosna Kralı ve Sırp Kralı ile yaptığı anlaşmayı gizli tutmuş bulunan Bulgar Kralı Sosmanos'un elinden krallık alındı. Bulgar Krallığı ortadan kaldırıldı. Niğboîu ve Silistre Kalelerinde İslâm Bayrağı dalgalanmaya başladı. Niğbolu Kalesine Doğan bey muhafız olarak bırakıldı.
«Düstur'ul Mücahidin li İzzeddin» adlı eserde;
«... Yağmacılığın ne kadar zararlı olduğunu gösteren bir makalede, kazanılmakta olan bir savaşın, yağmaya dalmak yüzünden nasıl mağlubiyete dönüştüğünü, harp haline ne çok tesiri olduğunu öğrenmek için, ancak böyle bozgun misallerinden sonra anlamak mümkündür... der.
Karamanoğlu ile yapılan savaşta, Osmanlı Ordusu içinde vazife almış olan 2000 Sırplı asker, savaş içinde ve sonrasında birtakım yağmalama hareketlerinde bulunmuşlardı. Bu hareketi yapanlar, derhal yakalanmış ve İslâm Kanunlarının emri icabı cezalan verilmişti. Sırplı askerlerin ileri gelenleri, bu durumu Sırp Kralına bildirmişlerdi. Sırp Kralı hiddetlenmiş ve bunu, Sırplara hareket saymıştı. Derhal Osmanlıya karşı komşu kralları birleşmeye davet etmişti. H. 789/M. 1387 de Sırp ve Bosna Kralları açıktan, Bulgar kralı Sosma-nos gizlice anlaştılar ve Osmanlı hududuna tecavüze başiadılar.
Bir hiristiyan iken, Allah indinde tek din olan İslâm'a kendi arzu ve rızasıyla bağlanan bu zat, islâm Fütuhatinde önemli vazifeler yüklenmiş ve bunların altından yüz akı ile çıkmıştı. Kalp gözü açık olan Sultan Murad-ı Hüdavendigâr Hazretlerinin samimi sevgisine ve bir o kadar da takdirine mazhar olmuştu. Evranos Beye bir berat verilmiş ve kendisi mücahidlerin başına Beylerbeyi tayin olunmuştu. Bayrak, tuğ ve davul verdiği gibi, kendisine bir nasihat olarak da:
«Rumeli Vilayetlerini kendi kılıcımla fethettim diye sakın sana gurur gelmesin. Şunu iyi bil ki, onların hepsi Allah'ındır. Ondan sonra Rasülünündür, daha sonra Allah'ın emri ile Efendimiz aleyhisseiamın halifesinindir.» fıkrası, sözkonusu berata yazılmıştır. Rumeli Vilayetlerine Şeyh'ul İslâm tayin olunan Elvan Fatihe hürmet gösterilmesi emrolunmuş, Sela-nik'in fethi de kendisinden istenmişti.
Üzücü olaylar zincirine yeni bir halka ekleniyor... Sultan Murad'ın damadı Karamanoğlu Ali Bey, Varsak ve Turgutlu aşiretlerini, Sultan Murad'ın Hamidoğlu Hüseyin Bey'den satın almış olduğu kasabalara saldırtıyordu.
Sultan Murad, durumdan haberdar olduğunda, sadrazam Ali Paşa ve Rumeli Beylerbeyi Timurtaş Paşa'ya, acele hazırlanıp Anadolu'ya geçmelerini bildirdi, kendisi de Kütahya'ya geldi. Kütahya toplanma bölgesi oldu. 50.000 kadar asker biraraya geldi.
Osmanlı kuvvetleri, Rumeli Beylerbeyi Timurtaş Paşa, Sadrazam Ali Paşa'nın kuvvetlerinin yanında, 2000 kadar da Sırp askeri, Kastamonu'dan da bir miktar yardım askeri gelmişti.
Karamanoğlu Alî Bey ise Türkmen ve Tatarlardan çok miktarda asker toplamıştı. H. 788/M. 1386 yılında iki ordu, Konya'ya 6 mil mesafede karşılaşıp harp nizamına girdiler.
H. 787/ M. 1385 Yılında Edirne'de, Macaristan üzerine yapacağı seferin hazırlıklarıyla meşgul olan Sultan Murad Hazretleri, küçük oğlu Savcı Bey'in taht davası güderek isyan ettiği haberini aldı. Bir babanın, yetiştirdiği evladının isyanını hoş karşılayacağını hiç kimse iddia edemez. Sultan Murad buna çok üzüldü. Fakat bu mesele, yalnız bir baba-oğul meselesi değil, aynı zamanda bir devlet meselesiydi. Baba üzüntüsünü ve gözyaşlarını içine akıtıp, din-i devlete isyan etmiş evladnı cezalandırmak üzere derhal Edirne'den hareket etti. Anadolu yakasına geçti. Savcı Bay ise, Bizans Kay-ser'inin oğlu Andrenikos ile arkadaş olmuşlar, her ikisi birden babalarına isyan edip, yerlerine geçmeyi kararlaştırmışlardı. Dimetokacık ile Güvercinlik Kaleleri arasında Sultan Murad'Ia karşılaştılar. İsyana katılanlar, derhal Sultanın ayaklarına kapandılar. İki kafadarlar kaçmaya çalıştılarsa da, fazla uzaklaşamadan yakalandılar. Sultan Hazretleri, Savcı bey'in gözlerine kızgın mil çektirerek onu kör etti. «Oğulları, babaları cezalandırmalıdır» meşhur yasasına uyarak Anreni-kus'u da babası Kayser'e gönderdi. Kayser de oğlunun gözlerine kızgın sirke döktürerek kör etti.
Son yorumlar
6 yıl 4 hafta önce
6 yıl 6 hafta önce
6 yıl 6 hafta önce
6 yıl 6 hafta önce
6 yıl 49 hafta önce
7 yıl 10 hafta önce
7 yıl 25 hafta önce
7 yıl 25 hafta önce
8 yıl 14 hafta önce
8 yıl 29 hafta önce