TarihSayfası tarihsayfasi.com



3- Hadis Elde Etmek İçin Seyahat

Seyahatin ana gayelerinden biri budur. Hadîsçiler umumiyetle Dâru´s-sünne dedikleri Medine´ye seyâhati prensip edinirler. Ancak, sünnetin birinci hameleleri olan Ashab, İslâm âleminin her tarafına dağıldıkları ve gittikleri yerlerde sünneti neşrettikleri için hadîs toplama faaliyetleri başladığı zaman hadîs tâlibleri her tarafa seyâhatler tertiplemişlerdir.

Hadîs ilminin büyük üstadlarından olan Yahya İbnu Main muhaddis olmak isteyen kimse için seyahatin şart olduğunu şöyle ifade etmiştir: "Dört kişi vardır, onlarda rüşd (olgunluk, mükemmellik) görülmez: Kapı bekçisi, Kâdı mubâşiri, bid´atcinin oğlu, hadîs talebi için seyahat etmeyip sâdece kendi bölgesindeki rivâyeti yazan kişi."

Yine meşhur hadîsçilerden Şa´bî ile ilgili bir rivayet çok hadîs toplamada seyahatin önemini gösterir. Ali İbnu´l-Medinî anlatıyor."

Şa´bi´ye "Sen bu kadar ilmi nasıl elde ettin?" diye sorulunca şu cevabı verdi: "(Rivâyet edilenlere) itimadı reddedip araştırmak (araştırmak maksadıyla) diyar diyar seyâhat edip dolaşmak, (seyâhatin meşakkatlerine) cansız eşya sabrıyla sabretmek, kargalar gibi erken kalkmak sayesinde."

Hadîsçiler hadîs toplamak için belli başlı ilim merkezlerine uğradıkları gibi, hadîs alabileceklerini duydukları her yere, çok hadîs için seyahate çıktıkları gibi tek bir hadîs için de günler, haftalar süren seyahatlere çıkmışlardır. Bu hususu te´yîd eden birkaç rivâyet:

İbnu Abbas (radıyallahu anh)´dan tefsir rivâyetiyle meşhur Erbide et-Temîmî: "Bir yerde ilim (herhangi bir rivâyet) olduğunu işittim mi mutlaka oraya giderdim" demiştir. el-Fadl İbnu Gânim, "Kim bir günde yüz kere Lailâhe illâllahu´l-meliku´l-Hakku´l-Mübin derse, fukaralığa karşı kendini garantiye alır" hadîsini duyunca: "Sırf bu hadîs için Horasan´a seyahat edilse azdır" demiştir.

Büsr İbnu Ubeydillah el-Hadramî: "Tek bir hadîs için hangi memleket olursa olsun oraya giderdim" demiştir.

Tâbiîn´in meşhurlarından Said İbnu Müseyyib: "Bir tek hadîs almak için günler geceler boyu yürürdüm" demiştir.

Şa´bî, kendisine haber verilen üç yeni rivâyeti kaynağından almak üzere Mekke´ye müteveccihen yola çıkar ve: "Olur ki, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´a veya Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)´ın ashabından birine rastlarım" der.

Ebu Kılâbe gibi bâzıları da Medine ve Mekke gibi merkezlerde, sırf oralara uğrayanlardan bir iki rivayet elde edebilmek için, ikamet sürelerini uzatıyorlar.

Çok seyahat ettiğini belirtmek için "Arzı tavaf ettim" diyen Mekhûl ed-Dımeşkî anlatıyor:

"Ben Mısır´da Benu Hüzeyl kabilesinden bir kadının kölesi idim. Kadın beni âzâd etti. Mısır´dan çıktığım zaman kanaatimce oradaki bütün ilmi (rivâyetleri) öğrenmiştim. Sonra Hicâz´a geldim. Oradan ayrıldığım zaman da kanaatimce orada mevcut bütün ilmi öğrendim. Sonra Irak´a geldim. Irak´tan ayrılırken de, kanaatimce oradaki bütün ilmi öğrenmiştim. Sonra Şam´a (Suriye´ye) geldim, oradaki ravileri iyice tedkîk ettim. Bu uğradığım yerlerde, bilhassa nefel´den (yani askerin ganimetten payına düşen dışında, komutanın cihâda teşvik veya gayretine mükâfat olarak verdiği armağan) soruyordum. Maalesef bu konuda bir bilgi veren kimseye rastlamadım. Sonunda yaşlı bir zata rastladım. Ona Ziyâd İbnu Câriye et-Temimî diyorlardı. Kendisine nefel hususunda bir şey işittiniz mi? diye sordum.

- Evet, dedi, Habîb İbni Mesleme el-Fihrî (radıyallahu anh)´yi dinledim. Dedi ki: "Ben Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)´e şâhid oldum. Dörtte bir başlangıçta (sefere çıkarken) dörtte üç de dönüşte dağıttı".[136]

Yeni yorum gönder

Bu alanın içeriği gizlenecek, genel görünümde yer almayacaktır.
  • Web sayfası ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantıya çevrilir.
  • İzin verilen HTML etiketleri: <a> <em> <strong> <cite> <code> <ul> <ol> <li> <dl> <dt> <dd> <img> <b> <center>
  • Satır ve paragraflar otomatik olarak bölünürler.

Biçimlendirme seçenekleri hakkında daha fazla bilgi

Son yorumlar