Sadrazam Silahdar Çeşmesi

Sadrazam Silahdar Çeşmesi

Tahta oturan Sultan İbrahim, sadnazarn Kemankeş Kara Mustafa Paşanın vazifesinde sitkı sadakatle devam etmesini istedi. Vazifesinin en önemli bölümünün paranın ayarını dü­zeltmek ve bunu devam ettirmek tenbihinide ekledi. Bu tali­matı alan sadnazam, paranın ayarında düzeni temin ettiği gi­bi, yeni padişahın adına para da bastırmış oldu. 4. Murad'ın Silahdarı Mustafa Paşa, sadrazam Kemankeş Kara Mustafa arasında evvelce şöyle bir olay geçtiğinden şiddetli bir çekiş­me vardı. Vakayı anlatalım:

"Kemankeş Kara Mustafa Paşa bilindiği gibi harp alanında sadrazam olmuştu. Devlet idaresiyle alakalı işlerde doğrudan padişahla konuşurdu. Halbuki kendisinden evvelki bütün sadrazamlar hatta Bayram Paşa bile 4. Murad'Ia yazişmalarının bir suretini de Silahdar Mustafa Paşaya gönderirdi. Sultan Murad; Silahdarını çok ama çok sevdiğinden böyle yapılma­sından memnun bile olurdu. Zaten hekimbaşisını bile Silah-dar'ın ihbanyla ölüme terk etmemişmiydi? Ne varki veziri­azam Kara Mustafa Paşa alışıla gelmiş bu teamüle riayet et­meyip yazıları padişaha gönderiyor, Silahdar'a da nüsha filân göndermeme yolunu tutmuştu. Çok geçmeden Silahdar Pa­şa, padişaha sadrazamı muhaberattan haberdar etmemesi hasebiyle şikâyette bulundu.

Sultan 4. Murad; sadrıazarna: Sen; Silahdar Paşaya muha­beratımızdan bir nüsha vermezmişsin" diye sert bir eda ile sorunca, Kara Mustafa Paşa:

Padişahım, Silahdar Paşa saltanatınızın ortağıysa bana ha­ber verin, hemen ona da bir nüsha gönderelim. Yok saltanat benimde bildiğim gibi, yalnız sizinse o zaman, neden ona malumat vermeli? Zaten okumam yazmam olmadığı için ya­zışmaları kâtiplerimle yapıyoruz. Devletin öyle sırları olurki, bu sırları yalnız padişah ve sadrıazamı bilmelidir. Nevarki; okuma yazma bilmediğiden kâtipler bu gizli sırlara agâh olurlarda, buna çok canım sıkılır. Diye cevap verdiğinde Sul­tan 4. Murad bu cevaptan çok memnun kalır ve bildiği gibi yapmasını söyler.

Ancak bunlar Silahdar Paşanın, veziriazama düşmanlığını bir kat daha arttırır. Sultan İbrahim'in tahta geçmesi ile Si­lahdar Paşanın düşmanlığı korkulmaz hâle gelir ama, ne ça­re bu seferde Silahdar Paşadan intikam alma hastalığı, vezi­riazama geçmiştir. Mücadeleyi başlatır. Bu mücadelenin bir safhasında Silahdar Paşa Kıbrısda vazifeliyken ellibin altınlık bir rüşvet işine adı karıştığından veziriazamın eline düşer. İdam fermanı padişahdan alınınca Silahdar Paşa hayatını kayb etmiş olur. Öte yandan eski sadnazamlardan Nasuh Paşa'nın oğlu Hüseyin Paşa, babasının 1. Ahmed'in veziri- azâmi olması hasebiyle kendinde bir asillik farzederek, yeni­çeri ocağından gelme bir Arnavut olan veziriazama Çorbacı diye hitap ederek, hakarete âmiz davranışlara girer. Halbuki Çorbacı, yeniçeri askeri arasında günümüz rütbelerinden bu­lunan Albay rütbesine denk gelir. Bu sırada eskilerden beri hudud boylarında vazife yapan vezirlerin, tuğra çekme sela-hiyetlerini kaldıran bir ferman yayınlattı. Şüphe yokki bu fer­manın sahibi padişahdı. NasuhPaşazâde bu fermandan padi­şahın haberinin olmadığını ileri sürerek dinlememezlik yaptı. NasuhPaşazâde Hüseyin Paşaya bu ferman ulaştığında Paşa Erzurum Beylerbeyliği görevinde idi. Ancak fermana itaatsiz­lik gösterince sadrazam tarafından vazifesi, Halep valiliğine tahvil olundu. Sadrazam'ın bu tâyin emri itaatsizlik yapmış bir kimse için adetâ mükâfat sayılırsa da, buradaki incelik, Hüseyin Paşayı Erzurum'dan çıkarmaya dönüktü. Çünkü Er­zurum'dan çıkmaz orada isyana kalkarsa cezalandırılması pek güç olurdu. Hakikatte de, Hüseyin Paşa Halep valiliğini kabul etmediğinden Erzurum'dan aynlmadı,j3u vaziyetin or­taya gelmesinden haberdar olan Sultan İbrahim; "kendisine Sivas valiliğini verdim gitmediği takdirde üzerine asker çı­karın" emrini verdi.

Nasuh Paşazade sadrazam ile boğuşurken karşısında pa­dişahı buluverdi. Sadrazam Sivas valisi Kör Hazinedar İbra­him Paşaya, bir mektup gönderip, Hüseyin Paşaya Sivas va­liliği verildi. Sen üzerine var ve işini bitir yollu mektup gön­derdi. Nasuh Paşazade Hüseyin Paşa üzerine gelen İbrahim Paşayı mağlup ettiği gibi üstelik öldürdü de. Hüseyin Paşa düşmüş olduğu, isyan dalgasını sürdürmek mecburiyetinde idi. Veya huzura gelip sadrazamla kozunu paylaşmalıydı. Üs­küdar'a kadar bu azim içinde geldiysede karşısında devletin kuvvetlerini gördü ve kuvvei mâneviyesi öyle bir sarsildıki, herşeyi olduğu gibi bırakarak gece yansı gizlice kaçtı. Hedefi, merhum babasının dostluklarıyla övündüğü Kırım Hân'la­rına sığınıp bilahire onların delaletiyle şefaate erişmeyi becermekti.

Ancak talihi yaver gitmedi kendisini takip eden Edirne Bostancıbaşıst, Rusçuk'ta kırk kadar adamıyla birlikte yaka­ladı. İstanbul'a gönderildiler. Ancak haber yolda geldi, Topkapı surları uzaktan görüldüğünde hükümleri icra olundu. Bunlar iç olaylar olarak yaşanırken, Rusya'dan bir elçi geldi.

4. Sultan Murad zamanında gönderilen elçinin öldürüldü­ğünü, Çar bu hususta büyük üzüntü içinde olduğunu bildire­rek Azak'ı iadeye hazır olduğunu beyan ettiğini duyuruyordu.

İran'da Şah 2. Abbas, Şah Sâfi'yi öldürüp yerine geçmişti. Osmanlı Devletinden, Kasrı Şirin antlaşması mucibince Milet kalesinin yıkılmasını taleb eder. Bu kale Van şehri yakınların­da olup, bu talebi bize duyuran elçi, Maksud Hân adlı bir İran ileri gelenidir. Maksud Hân; getirmiş olduğu hediyelerle padi­şahın gönlünü almayı başarır, dönüşü esnasında Yusuf adını alıp 4. Murad'ça Paşa rütbesi verilmiş bulunan ve Emirgan semtinin, kendisine hediye olunduğu Mirgünoğlunu da bera­berinde İrana götürmek içinizin talebinde bulunur.

Padişah yaptırttığı tahkikatla bu isteğin Mirgünoğlu'nun teşvikiyle yapıldığını öğrenir. Çok üzülür ve bu kadir bilmezli­ğin, idamla cezalandırılmasını emreder. Ferman uygulanır sahilhanesi sadrazam Kemankeş Kara Mustafa Paşaya veri­lir.
Top