Sultan I. Mehmed Çelebi Devri

Sultan I. Mehmed Çelebi Devri

Hicri 804/miladi 1402 senesi Ankara savaşının elim neti­cesinden sonra Mehmed Çelebi'nin sabırla, merhametle ve cesaretle örgü örer gibi kendisin devlete hazırlaması onbir sene sürdü. Nihayet Evranos Bey'İn yardımlarımda arkasına alan Sultan Çelebi Mehmed Hazretleri devlete sahip olurken Fetret Devri'ninde bittiğini ilân ediyordu. İşte o sırada tarihler Hicri 816/milâdi 1413 yılını gösteriyordu.

1402'den 1413'e kadar geçen zamanda ehli İslam'ın yara­larının, temelinden oynamış devletin, tedavi ve sağlamlaştı­rılması tahtı ele geçirmekten daha kolay değildi.

Çelebi Sultan Mehmed, nev'i şahsına münhasır bir zat oia-rak iki sıfatı ile temayüz etmiştir: Bilhassa sükunet ve yakı­şıklılığına rağmen, çok kuvvetli pazulara malik ve kendisine verilmiş olan «Pehlivan Çelebi» unvanına layık bir zattı. İkinci sıfatı ise, son derece merhamet sahibi olmasıydı. Gerek dev­lete, gerek şahsına karşı defalarca isyan eden Cüneyd Bey ve Karaman Oğlu'nu her seferinde affetmesi, O'nun merha­metinin en büyük numuneleridir.

Çelebi Sultan Mehmed'in ilk işi; Rumeli taraflarının intiza­mını temine çalışmak oldu. İşte bu sırada Bursa'dan gelen bir haberci, Süleyman Çelebi'nin küçük oğlu Kayser tarafın­dan tahta teşvik edilerek salıverilmişti. Küçük şehzade, ya­nındaki adamlarıyla Eflak'a gitmek üzere Karin Âbâd'a geldi. O bölgedeki akıncılar, tahta çıkmasını temin etmek için, Yanbolu'ya götürdüler.

Durumu haber alan padişah, hemen Yanbolu üzerine yürü­dü. Çelebi Sultan Mehmed'in geldiğini gören asiler, hemen dağıldılar. Şehzade, bizzat kendi lalası tarafından yakalanıp Çelebi Sultan Mehmed'e teslim edildi. Merhamet sahibi Çele­bi Sultan Mehmed, kendisini öldürmeyip sadece azarlıyarak O'nu Bursa'ya gönderdi. Kendisine ve kız kardeşine ikram­larda bulunmuştu. Bu sırada Bursa'yı ele geçirmeye çalışan Karamanoğlu'na sefer açılmış, Bursa'yı kurtarmaya gidilir­ken bu asi şehzade, seferin gecikmesine sebeb olmuştu.

Sultan Çelebi Mehmed, yanında ağabeyi merhum Musa Çelebi'nin cenazesiyle, Bursa üzerine yürümeye devam etti. Tahtın tek sahibinin Sultan Çelebi Mehmed olduğu haberini alan Karamanoğlu'nun aklı başından gitti. Kale muhafızı İvaz Paşa'nın şecaati ve metaneti Bursa Kalesinin düşmesini ön­lemişti. Ne var ki, kalenin etrafındaki şehri ateşe yerdiren Karamanoğlu, telaş içinde kaçmaya başlayınca, Karama­noğlu'nun «Harman Danesi» adlı bendelerinden birinin «Os-manoğlunun ölüsünden korkup bu kadar telaşa kapılıyoruz, ya dirisi gelse halimiz nice olur?» dediği meşhur olmuştu.

Karamanoğlu'nun Bursa'dan kaçması üzerine, Sultan Mehmed şehre girer girmez İvaz Paşa'yı mükafaatlandırarak, kendisine vezirlik ihsanında bulundu.

H. 817/M. 1414 senesinde Karamanoğlu'nun üzerine yü­rümek için sefer hazırlıklarına başladı. Bir taraftan Kastamo­nu Bey'i İsfendiyar Bey'e, orduya katılmasını veya oğlu ile beraber kuvvet göndermelini isteyen haberi gönderirken, Germiyanoğlu Yakub Bey'i sefere çıkacağından haberdar edip, tedarikli bulunmasını istedi. Bu haberleri alanlar, icabı­nı yerine getirdiler. İsfendiyar Bey, oğlu Kasım Bey'i kuvvetli bir ordu ile gönderdi. Germiyanoğlu ise, sultanın ve ordusu­nun konaklayacağı yerlerde aldığı tedbirlerle yiyecek hazır etti.

Çelebi Sultan Mehmed, bu durumlardan çok memnun kal­dı. Sefere Seyyidgazi üzerinden yürüyüşe devam edildi. Ön­ce Akşehir, sonra Beyşehir, Seydişehir ve daha sonra da Konya yakınlarında Orta Çayır denilen yere gelindiğinde, Karamanoğlu ordusuyla görünmüştü. Yapılan savaşta Kara-manoğiu mağlub ve münhezim olarak kaçtı.

Karamanoğlu'nun yakalanamayışmdan çok üzülen Sultan Çelebi Mehmed, o sırada yağmurların çok şiddetli sellere sebeb olması yüzünden, ordunun çektiği sıkıntıyı görünce, merhamet dolu kalpli bu sultan, üzüntüsünden yatağa düştü. Zamanının en büyük hekimlerinden olan Ferhat ile Şirin hi­kayesinin Türkçe manzum yazarı Şeyhî lakabh Sinan, padi­şahın hastalığını derhal teşhis etti: «Karamanoğlu bu hastalı­ğın sebebidir. Bu üzücü olayların müsebbibidir. O yakalanır­sa bu hastalık geçecektir.» dedi. Bunun üzerine Yıldırım'ın bergüzarı, Çelebi Sultan Mehmed'in en yakın bendegânı Ba-yezid Bey, dağlarda saklanan Karamanoğlu'na, yaptığı bir baskınla onu ele geçirdi. Padişahın huzuruna getirdi. Hekim Mevlana Sinan Şeyhî'nin, teşhisinin doğruluğu derhal mey­dana çıktı. Karamanoğlu'nun yakalanışı, padişahın sıhhatine kavuşmasına yetti. Karamanoğiu için büyük bir çadır kurdu­rup, onu ağırladı. Bu sırada Konya Kalesinde bulunan Kara­manoğlu Mehmed Bey'in mahdumu Mustafa Bey Konya'nın ileri gelenlerini yanına alarak Sultan Mehmed'in huzuruna vardı. Babasını affetmesi İçin eşrafia beraber yalvarmaya başladı.

II. Abdülhamid Han cennetmekân, merhametini bu ced­dinden tevarüs etmiş olacak ki, O da böyle merhamet dolu bir insandı. Bir emri ile yok edebileceği Hareket Ordusunu, müslüman kanı akmasın diye bütün ısrarlara rağmen o yok edici emri vermedi. O ordu, O'nu 33 sene maharetle idare ettiği Osmanlı Tahtından indirirken, Osmanlı'nın tarih sayfalanna gömülmesini çabuklaştırmaktan başka birşey yapma­dığının farkında mıydı? Evet... Belki de...

Bu yalvarmalara dayanamıyan Çelebi Sultan Mehmed, Karamanoğiu Mehmed Bey'in bu istirhamlara;

«— Ey lütufkâr hükümdar! Bu sefer de beni bağışlarsa­nız, (eiini göğsüne koyarak) bu can bu tende durdukça sa­dakatten ayrılmıyacağim.» diyerek, çok ağır yeminler de ila­ve edince, aff-ı şahaneye mazhar olduğu gibi, Konya'yı yine eline almış oldu. Huzurdan çıkan Karamanoğlu Mehmed Bey, çadırdan biraz uzaklaşınca, koynundan çıkardığı bir gü­vencini öldürdü ve

«— Osmanoğlu ile düşmanlığımız beşikten mezara ka­dardır» diye söylenerek Konya'ya gitti.
Top