4. Mehmet
Merhum Sultan İbrahim devrinde, fethine başlanan Girid savaşı devam ediyor, yukarıda bir nebze bahsettiğimiz, donanma gücünün yetersizliği, Venedik donanmasının boğaza yaptığı tıkaç bizi ne Girid gazilerine yardıma gidebilmeye fırsat bırakıyordu ne de, boğazdan çıkmamıza müsaade etmekteydi. Yokluklar içinde, maaşları bile gÖnderilemeyen orduyu hümayun, başlarında serasker Deli Hüseyin Paşa olduğu halde, nice kahramanlık destanları yazıyorlardı. Hüseyin Paşa hücum esnasında en önde, geri çekilme sırasında ise en geriden gelmekteydi. Böyle bir kumandan nasıl seviliyordu bir atfı nazar edelim:
Eski dönemlerde donanmaİ şahane denize açılır, merdane dolaşır, rastladığı düşman gemileriyle savaşa tutuşur ve bir güzel bunları yenerdi. Bol miktarda elde ettiği esirlerden donanmaya kürekçi temin etmiş olurlardı. Tabii bizdeki kürek-çiler asla kötü bir şekilde istihdam olunmazdı. Senelerini bizim gemilerimizde forsa olarak geçirmiş kimseler derin şikâyetlerde bulunmamıştır. Kırbaç sadece avrupalıların gemilerinin vazgeçilmez ihtiyacı idî.
Bizim gemilerimizde, kırbaç asla kullanılmazdı. Rahatsız olan bir forsa derhal tedavi edilir tedavisi sırasında yerine nö-levendlerden kimseler bakarlardı. Ancak yaz-k7 olduğumuz dönemde ise, donanmamızın gücünün zâ-uğraması, dışarı denizlere çıkıpda düşman gemisi av-madiğimiz için, donanmamızın kürekçi bulma sıkıntısı Kendini göstermeğe başlamıştı.
Bu vaka; Osmanlı tarihinin en kanlı olaylarından birini teşkil eder. 4. Mehmed'in 8. sadrazamı, Damad İbşir Mustafa Paşa döneminde vukubulmuştur. 1654/arahk ayında sadarete getirilince hemen kendine has, sert ve kan dökücü idaresi sadece ahali tarafından değil mesai arkadaşları sayılan her bakamdaki devlet ricali tarafından endişe içinde takip olunmakta, hiç kimse hayatından, malından ve işinden emin olmaz duruma gelmişti. Korkuyla ömrün geçmeyeceğini idrak eden bazı fedakâr kimse, başlarında dolaşan bu zalim, zâlim olduğu kadar adaletsiz idare yapmış olduğu zulmün zirvesine çıkınca, zevali de başlamıştı. Sosyoloji ilmi, târih gerçekleri içinde hüküm olarak bizim söylediğimizin dışına düşecek bir hüküm vermemiştir. Bu anlayışa ve uygulamaya karşı çıkacak kimseler beklenmekteydi ve bekleme fazla gecikmedi. Damad İbşir Mustafa Paşa, mührü alalı daha altı ayın doğmasına az bir zaman kalmıştı ki, yeniçerilerin bir yerden etkilendikleri görüldü. Şimdi bu insanın içini dışına çıkartan davranışların sergilendiği bu vakayı, Ali Sabri beyin 1910 yılında kaleme aldığı lise talebelerine mahsus "Osmanlı Tarihi" adlı eserin 422.
Görüldüğü gibi Padişah küçük yaşta olduğu için Kösem Valide Sultan bir nevi vâsi gibi ülke yönetiminde rol oynamakla beraber, dinimizin ve işlerin muhtacı mecburiyyet kıldığı, istişareye baş vurduğu mutlaktır. Tabii bu istişare ve icra heyetini teşkil edenlerin arasında sadrazamın yeri, her halde bir numarayı gerektirir.
Bu eserin yazıldığı sırada yâni 1980'lerden sonra başlık yaptığımız Bulgurlu, artık İstanbulumuzun meskûn mahalleri arasında yer aldığından bundan böyle bu bölgede yerleşen İnsanların bulundukları arazinin hiç değilse 1650'li yıllarda kjr meydan savaşına şâhid olduğunu bilmeleri için ayrı bir Önem atfettik bu açıklamadan sonra gelelim vakayı anlatmaya:
"Daha önceki satırlarımızda sipahilerin ve içoğlanların, yeniçerilerle yaptıkları mücadelede pek feci şekilde kırıldıklarını anlatmıştık Bu vakanın adının Sultanahmed Vakası adı ol-duğunuda hatırlattıktan sonra bu olayın üzerinden geçen dönem içinde sipahi askerine yapılan bu, katliam Anadolu'da büyük bir üzüntü husule getirmişti. Gürcü Nebii ve Katırcıoğ-lu yanına topladığı seksenbin nefer eşliğinde isyan etti.
Eski savaşlarda yaptığımız gibi, kalyonlarımız ön safta mavnalar ortada, kadırgalarımız ise, en arka safta dizilmişlerdi. Gemilerin idaresi denizcilerde olmakla beraber, harekâtı askeriye yeniçeri ve kara askerlerine bırakılmış olduğundan, emir ve komuta zinciri bir parçadan da öte karışıklık içindeydi.
Nitekim; böyle olmanın mahzuru az sonra kendini göster-rneye başladı. Savaşı göze alan iki donanmanın, hedeflerinin ne olduğuna bakacak olursak, haçlılar donanmamızı Çanakkale boğazından Ege'ye çıkartmamak dolaysıyla hem ticaret yollarını Osmanlı talan harekâtından muhafaza etmek hem de Girid'deki hristiyan savunmasına güç katmak için, Osmanlı askerinin her çeşit takviye almasını önlemekti.
Bizimkilerin ise; Girid'e gidip, yardım ulaştırarak fethin bir gun önce tamamlanmasını temin etmekti. Savaş; uzak mesafeden yapılan top atışlarıyla başladı. Rüzgâr düşman do-nanması üzerine yelken dolduracak şekilde esmeye başladı.
Tersanelerimizde yukarıdaki ara başlıkta sorduğumuz sonun cevabı bir türlü verilemiyordu. Akıllı biri çıkıpda koskoca Osmanlı devletisiniz. İkisindende yapınız. Ne çabuk muttunuz? İnebahtıda yakılan donanmamız için büyük vezir Sokullu Mehmed Paşa ne demişti? Ol devlet öyle bir devlet-tirki halatlarım ibrişimden, yelkenlerini atlastan, lengerlerini aümüşten yapar! Oturup, kalyonda yapın, kadırga da, hâttâ mavna'da neyiniz eksikki? Şeklinde bir diskur çekseydi,. Kalyon imalini İsteyenlerin, kafalarını taktıkları husus, Kalyonlar savaş esnasında rüzgârın tesirinden istifade ederek, kadırgaların üzerine süzülüp, onları çiğnemekteler. Bundan dolayı bu avantajı biz de kullanalım demekteydiler. Kadırga imâlini istiyenler ise, Hazreti Barboros'u vede onun kadırgalarla nice düşman kalyonlarını perişan edip, denizlerin hâkimi mutlakı olmasına misal olarak bakıyorlardı. Sanki denize tek lâzım olan gemi üstünlüğüymüş gibi.. Hazreti Barboros'u düşündüğümüz zaman karşımıza çıkan adetâ bîr insanüstü-lüktü. Preveze Savaşı esnasında, gösterdiği kerameti merhum amiralin kendi hatıratı ifade ediyor.
Girid'e gönderilen donanmamız Foça Önlerinde Venedik kuvvetleriyle savaşa tutuştu. Ne çare ki bu savaştan yenik çıkan biz olduk. H. 1057/m. 1649 senesinde İstanbul'da ikamet eden Venedik elçisi Giovanni Soranzo, bu savaşta mağlubiyetimize sebeb olacak haberleri, Venedik Düka'sına ulaştırdığı tesbit edilmiş. Hemen tevkif edilerek Rumelihisar zindanına tıkıldı. Bu işin diğer bir tarafı da sadrazama piyango çarptırdı. Ancak bu piyango yüz güldürecek değil, yüzünü buruşturacak sonuca taşıdı sadrıazamı.
Azledilen Mehmed Paşanın yerine Girid kahramanları arasında temayüz etmiş olan zevattan Kara Murad Ağa yeniçeri ağalığından vezaretiuzma makamına nasbedildi. Devlet gemisi öyle çeşitli yaralar almıştıki, gelen sadrazam şaşkınlıki r içinde görevinin sona erdiğini görüyordu. Kara Murad âadan sonra Melek Ahmed Paşa onu takiben Siyavuş Paşa, onun arkasından Gürcü Mehmed Paşa onun da arkasından Tarhoncu Mehmed Paşa mevkii sadarete getirildi. Voynuk Ahmed Paşa bu sıralar da Çanakkale boğazını kapatmış bulunan Venedik donanmasının karşısına 70 parça gemimizle çıkıverdi.
Babası: Sultan İbrahim Han
Annesi: Turhan Hatice Sultan
Doğum Tarihi: 1642
Vefat Tarihi: 1693
Saltanat Müd.: 1648-1687
Türbesi: İstanbul'dadır.
Padişahlık Sırası 19
Saltanatı 39 Yıl
İslâm Halifelik Sırası 84
Cülûsu 8 Ağustos 1648
Babası Sultan İbrahim Hân
Annesi Hatice Turhan Sultan
Doğumu 2 Ocak 1642
Vefâtı 6 Ocak 1693
Kabri İstanbul Yeni Camiî Turhan Vâlide Sultan Türbesi'ndedir
Osmanlı sultanlarının on dokuzuncusu, İslâm halifelerinin seksen dördüncüsü. Babası Sultan İbrahim Han olup, annesi Hadice Turhan Sultandır. 1642’de 1/2 Ocak gecesi, İstanbul’da doğdu. Doğumuna çok sevinilip donanma şenlikleri yapıldı. Şehzâdeliğinde, İmâm-ı Şâmi Yûsuf Efendi, Şâmi Hüseyin Efendi ve diğer kıymetli hocalardan ders alarak yetiştirilmeye başlandı. Tahsil, terbiye ve talimini, 7 yaşındayken (8 Ağustos 1648) sultan olduktan sonra da devam ettirdi.
Son yorumlar
6 yıl 5 hafta önce
6 yıl 7 hafta önce
6 yıl 7 hafta önce
6 yıl 7 hafta önce
6 yıl 50 hafta önce
7 yıl 11 hafta önce
7 yıl 26 hafta önce
7 yıl 26 hafta önce
8 yıl 16 hafta önce
8 yıl 30 hafta önce