Yeni Yuva

Yeni Yuva

Cami´in bitirilmesine yakın Peygamber (s.a.v.), cami­nin doğu duvarına bitişik iki oda yapılması için emir ver­di. Biri hanımı Şevde (r.a), diğeri de nişanlısı Aişe (r.a) için­di. Binanın yapımı toplam yedi ay sürmüştü, Peygamber (s.a.v.) bu süre içinde Ebu Eyyub (r.a)´un evinde kaldı. Sevde´nin evi bitmek üzere ilçen, Zeyd (r.a)´i, zevcesi Sevde´yi. kızları Ümmü Gülsüm (r.a) ve Fatuna (r.a)*yı Medine´ye ge­tirmesi için Mekke´ye gönderdi. Ebu Bekir (r.a) de oğlu Ab­dullah´a, Ümmü Rûmân, Esma ve Aişe´yi getirmesi için haber gönderdi. Zeyd kendi karısı Ümmü Eymen ve küçük oğullan Üsame´yi de beraberinde getirdi. Talha tüm taşı­nabilir mallarını elden çıkarmıştı, bu yüzden o da Zeyö´le beraber Medine´ye geldi, henüz yeni hicret ediyordu. Bu partinin gelişinden kısa bir süre sonra Ebu Bekir (r.a) kızı Esma´yı annesi Safiye ile birlikte birkaç aydan beri Me­dine´de olan Zübeyr´le evlendirdi. Ebu Bekir´in kız kar­deşi Kureybe, yaşlı ve kör olan babaları Ebu Kuhafe´ye bakmak için Mekke´de kalmıştı. Kureybe´nin aksine, ba­bası henüz müslüman olmamıştı.

Peygamber (s.a.v.) Zeyd´in Ümmü Eymen (r.a)´den baş­ka, kendi yaşında ikinci bir eş almasını uygun gördü ve Cahş´m oğlu Abdullah´tan güzel kızı ZeynebU istedi. İlk önceleri Zeynep İsteksizdi, bunun için bir sürü geçerli ne­deni de vardı. Zeyneb bir Kureyş´Uydİ, Fakat bu sebebi öne sürmesi inandırıcı olmadı. îki taraftan» saf Kureysli olan annesi Umeyme, Esed´ii bir adamla evlenmişti, Zeyd´in Kureyş kabilesine evlat edinildiği hesaba katılmazsa, onun ailesinin kabileler: olan Beni Kalk ve Beni Tayy, Beni Esed´e göre daha aşağı bir statüdeydi. Zeynep, Zeyd´le evlenme­sini Peygamber (s.a.v.)´in istediğini anlayınca, razı oldu, ve evlilik meydana geldi. O sıralarda kardeşi Hamne de Mus´ab´la evlenmişti. Bundan kısa bir süre sonra Zeyneb´in annesi Umeyme Medine´ye geldi ve Peygamber (s.a.v.)´e biat etti.

Peygamber (s.a.v.) ve kızları, Şevde ile birlikte yeni yapılan evde oturmaya başladılar. Bundan bir ya da iki ay sonra Aişe´rdn de artık evlenmesi gerektiği kararına vardılar. O sıralarda Aişe (r.a), güzelliği göze çarpan do­kuz yaşlarında bir çocuktu. Güzelliği anne ve babasından kaynaklanıyordu. Kureyşliler babasına, yüzü güzel oldu­ğu için Atik derlerdi[1]. Annesi hakkında ise Peygamber (s.a.v.) şöyle derdi: «Kim Cennet´teki büyük gözlü Huri kızlarım görmek isterse, Ümmü Rûmân (r.a)´a baksın.*[2] Peygamber (s.a.v.) uzun süreden beri Aişe´ye çok yakın­dı. Aişe (r.a), Peygamber (s.a.v.)´le babasının Medine´ye hic­ret edip, kendisinin annesi ile birlikte Mekke´de kaldığı birkaç ay dışında, onu hergün görmeye alışmıştı. Küçük ya­şından beri O, anne ve babasının Muhammed (s.a.v.)´e, hiç kimseye göstermedikleri sevgi ve saygıyı gösterdiklerini farkediyordu. Ona bunun nedenleri de anlatılmıştı: O, Al­lah´ın Basulü idi, düzenli olarak Cebrail´le ilişki içindeydi ve O, semaya yükselip tekrar yeryüzüne döndüğü için in sanlar arasında seçkin bir adamdı. Onun görünüşü bile bu yükselişi gösteriyor ve Cennet zevklerinden birşeyler İletiyordu.´ Onun mucize dokunuşunda bu zevk elle tutu­lur hale geliyordu. Herkes sıcaktan bayılırken onun elleri «kardan daha serin ve miskten daha güzel kokulu»[3] o1 yordu. Bunun yanısıra O, sanki ölümsüzmüş gibi yaşını göstermezdi. Gözleri parlaklığından birşey kaybetmemişti. Siyah saçları ve sakalı hâlâ gençliğin izini taşıyordu. Be­deni ise, Fil Yılından sonra geçen elli üç yıjın. sadece yarı­sını yaşamış bir adam olduğunu gösterecek kadar zinde görünüyordu.

Düğün için bir takım hazırlıklar yapıldı. Fakat bun­lar, Aişe´ye eşsiz ve büyük bir an yaşadığını hissettirecek denli büyük değildi. Evden ayrılmasından kısa bir süre önce Aişe bahçeye kaçmış ve bir arkadaşıyla oynamaya dalmıştı. Kendisi bu olayı şöyle anlatıyor: «Bir tahtere­vallinin üzerinde oynuyordum, uzun saçlarım darmadağı­nık olmuştu. Geldiler, beni alıp götürdüler ve hazırladı­lar.»[4].

Ebu Bekir (r.a), Bahreyn´den kırmızı, ince çizgili bir kumaş almışta. Bundan Aişe (r.a)´ye düğün elbisesi diktiler. Bu elbiseyi giydirdiler, annesi onu elinden tutup, dışında Ensar´dan bazı kadınların beklediği yeni evine götürdü. Onu şöyle selamladılar: Mutluluk ve iyilik dileğiyle -her şey iyi olsun». Daha sonra onu Peygamber (s.a.v.)´İn ya­nma götürdüler. Kadınlar onun saçlarını tarayıp, takılar­la süslerken, Peygamber (s.a.v.) ayakta onları gülümseye­rek seyretti. Diğer düğünlerinin aksine bu düğünde yemek vermedi. Tören mümkün olduğu kadar sadeydi. Bir kâse süt getirilmişti. Peygamber (s.a,v.) kendisi içtikten sonra Kaseyi Aişe´ye uzattı. O, utanarak reddetti, fakat Peygamber (s.a.v.) ısrar edince İçti ve kaseyi yanında otu­ran kardeşi Esma´ya uzattı. Orada bulunanların hepsi de sütten içtiler. Daha sonra, gelin ve damadı yalnız bırakarak hepsi evlerine´ gittiler.

Son üç yıl boyunca, Aişe´nin arkadaşlarının gelip Ebu Bekir´in avlusunda oynamadıkları çok az gün vardı. Aişe (r.a)´nin Peygamber (s.a.v.)´in evine taşınması bu durumu değiştirmedi. Artık arkadaşları hergün onu yeni evinde zi­yaret ediyorlardı. Bunlardan bir kısmı kendisi gibi aile­siyle Mekke´de hicret edenler, bir kısmı ise Medine´de edindiği yeni arkadaşlardan oluşuyordu. Aişe CrJ şöyle anla­tıyor: «Ben, arkadaşlarımla beraber bebeklerimle oynar­dım. O sırada Peygamber (s.a.v.) gelirdi. Onu görünce ar­kadaşlarım kaçışırlardı. Fakat Peygamber (s.a.v.) onları, ben onlarla beraber olmak istediğim için geri getirirdi.»[5]. Bazen onlar kaçmaya fırsat bulamadan: «Olduğunuz yer­de kalın.»" derdi. Çocukları sevdiği ve kızlarıyla oynama­ya alışık olduğu için bazan onlara katılıp birlikte oyun oy­nardı. Oyuncakların ve bebeklerin bir çok rolleri vardı. Aişe (r.a) şöyle diyor: «Bir gün ben oyuncaklarımla oynarken Peygamber (s.a.v.) içeri girdi ve: «Ey Aişe, bu hangi oyun?» dedi. Ben: «Süleyman´ın atları» dedim. O da bana güldü.»[6] Fakat bazen geldiğinde onları rahatsız etmenıpk için cübbesine bürünür beklerdi.

Aişe (r.a)´nin yaşamının üzücü bir yanı da vardı. Yesrib, tüm Arabistan´da, belli bir mevsimde -yayılan ateşli humma hastalığıyla tanınırdı. Bu, Özellikle vakaya yaban­cı olanları yakalayan bir hastalıktı. Peygamber (s.a.v.) hum­maya yakalanmamıştı, fakat onun en yakın arkadaşlar: -Ebu Bekir, azatlısı Amir (r.a) ve Bilal ( hummaya tu­tulmuşlardı. Bir sabah Aişe babasını ziyarete gitti ve uç adamı yan baygın halde yatarken bulunca dehşete kapıl­dı. «Babacığım, nasılsın?» diye sordu. Fakat babası ceva­bını dokuz yaşındaki bir kızın anlayabileceği seviyeye in-diremeyecek derecede hastaydı. Bu yüzden iki mısrahk bir şiirle cevap verdi:

«Herkes her sabah akrabalarına iyi günler diler,

Ve ölüm onun ayakkabısının bağından daha yakındır».

Aişe babasının sayıkladığını zannetti ve Amir´e döndü. Ölmese de ölüme çok yaklaşan Amir de ona şiirle cevap verdi. O sırada Bilal hummadan kurtulmuştu, fakat hiçbir şey yapacak gücü olmadığı için evin avlusunda yatıyor-

Buna rağmen, konuşacak kadar gücü vardı, şu sözleri söyledi:

«Ah, geceleyin bir daha uyuyabilecek iniyim?

Mekke dışında yetişen sümbül ve kekiklerin arasında?

Mecenne[7] sularından bir daha içip,

Şâme ve Tafîl[8] bir daha görebilecek miyim?"

Aişe çek üzgün bir şekilde eve döndü. «Ateşten, akıl­lan başlarından gitmiş bir halde sayıklıyorlar» dedi. Pey­gamber (s.a.v.), Aişe, anlamasa da çocuk hafızasıyla on­ların söylediklerini kelimesi kelimesine tekrarlayınca ikna oldu. Ve şöyle dua etti: «Allah´ım, Mekke´yi bize sevgili kıldığın gibi,. Medine´yi de bize sevgili kıl, hatta daha da sevgili. Bize suyunu ve ekinlerini ver ve hummayı bura­dan Mahya´ah[9] kadar uzaklaştır»[10] Allah onun duasını kabul etti.





--------------------------------------------------------------------------------

[1] I. H. 161,

[2] I. S. VII, 202.

[3] B.fXr, 2

[4] i. s. vm, 40-1.

[5] A.g.e., 41.

[6] A.g.e., 42



[7] Mekke´ye yakın bir yerin ad.

[8] Mekke´de 2 tepe,

[9] Medine´nin yedi günlük deve yolu güneyinde bir yer.

[10] 1.1. 414.
Top