Kuşatmadan Sonra

Kuşatmadan Sonra

durumu kötüye gidiyordu. Kuşatmadan çok az sonra bir gece Peygamber (s.a v) dua etti: .Yarabbi itaatla senin yolunda cahst: ve *" yapü Onun ruhununu aldığın gibi kabul ederek al» Sa´d sesin! duy,sun ey Allah´ın Rasulü, senin tebliğ dedi Peygamber (s.a.v.) evine döndü enat sonra Cebraü geldi ve ona Sa´d´m öldüğü cesedin bu kadar hafif olmasına şaştılar. Çünkü Sa´d iri cüsseli bir adamdı Bunu Peygamber (s.a.v.) ´e söylediklerinde, O .Melekleri sı gereken bir sınırla karşılaşıldığında söylenirdi. Mezar­lıktaki herkes aynı sözü tekrarladı ve tüm mezarlık Süb-han Aliah sesleriyle titredi. Daha sonra Peygamber (s.a.v.) zafer anlarında söylenen Ali ahu Ekber (Allah büyüktür) sözünü söyledi, diğerleri de bunu tekrarladılar. Daha son­raları o sırada yüzünün neden sarardığını sorduklarında Peygamber (s.a.v.); şöyle dedi: «Mezar arkadaşınızın üstü­ne kapandığında, O, bir sıkışma hissetti. Eğer bir kişi bile bu sıkışmadan kurtulabilseydi Sa´d da kurtulurdu. Daha sonra Allah ona selâmet dolu bir rahattık verdi.*[1].

Bunu takip eden günlerden bir sabah, Peygamber (s. a.v.) Ümmü Seleme (r.J´nin odasında iken ona: «Ebu Lü-babe affedildi» dedi. «Ona bu müjdeyi vereyim mi?» diye sordu. Peygamber (s.a.v.): «Eğer istersen» dedi. Bunun üzerine Ümmü Seleme (r.) mescide açılan odasının kapı­sında durdu ve yakın bir direkte bağlı olan Ebu Lübabe (r.)´ye: «Ey Ebu Lübabe, müjdeler olsun, Allah sana mer­hamet etti» diye bağırdı. Mescid´deki adamlar onu çözmek için hemen etrafına toplandılar. Fakat o onları durdura­rak. «Allah´ın Resulü beni elleri ile çözene kadar olmaz» dedi. Peygamber (s.a.v.) namaza giderken onun yanında durdu ve bağlarını çözdü.

Namazdan sonra Ebu Lübabe (r.), Peygamber (s.a.v.)´e geldi ve yaptığına kefaret olarak bir bağış yapmak iste­diğini söyledi. Peygamber (s.a.v.) onun mallarının üçte bi­rini´kabul etti. Onun serbest bırakılmasını haber veren rahiy, diğer hata eden iyi adamları da kastederek:

«Onların mallarından sadaka al, bununla onları temizlemiş, arındırmış olursun» (Tevbe: 103) diyordu.

Hendek savaşından yaklaşık beş ay sonra Peygamber (s.a.v.), zengin bir Kureyş kervanının Suriye´den dönmek­te olduğu haberini aldı ve Zeyd´i kervanın yolunu kesmek üzere yüzyetmiş atlı ile gönderdi. Zeyd ve adamları çoğu

Safvan´a ait olan gümüşler de dahil tüm ticarî eşyayı ele geçirdiler ve adamların çoğunu da esir aldılar. Kaçmayı başaran birkaç kişiden biri de Peygamber (s.a.v.)´in da­madı Ebu´I-As idi. Mekke´ye kaçarken yolu üstündeki Me­dine´nin yakınından geçiyordu. Tam oradan geçerken ka­rısı Zeyneb´i ve küçük kızları Ümame´yi görme arzusunu duydu. Gece karanlığında riski göze alarak şehre girdi ve Zeyneb´in nerede yaşadığını öğrenmeyi başardı. Kapıyı çaldığında Zeyneb onu içeri aldı. Güneşin doğmasına az bir vakit kalmıştı. Zeyneb. Bilâl´in ezanını duyunca, Ebu´l-As´ı, Ümame ile birlikte bırakıp Mescid´e gitti v& diğer kız kardeşleri ve Peygamber (s.a.v.)´in eşleri İle birlikte erkek­lerin arkasındaki ilk sırada yerini aldı. Peygamber (s.a.v.), başlangıç tekbirini aldı, adamlar da onun arkasından tek­rarladılar. O aradaki sessizlikte Zeyneb sesinin tüm gü­cüyle: «Ey insanlar, Rebi´nin oğlu Ebu´l-As benim koru­mam altındadır» diye bağırdı ve kendisi de tekbir getirip namaza durdu.

Peygamber ts.a.v.) selâm verdikten sonra kalktı ve topluluğa doğru döndü: «Benim duyduğumu siz de duydu­nuz mu?» dedi. Mescid´de onun söylediklerini tasdikleyen bir mırıltı oldu. «Nefsimi kudret elinde tutana yemin ol­sun ki- dedi, «bunu duyana kadar, bu konuda bir bilgim yoktu. Bir Müslüman´ın başka birini himayesine alması, diğer bütün Müslümanları bağlar.- Daha sonra kızına git­ti: «Onu şerefle karşıla, fakat sana bir koca olarak gelme­sine izîn verme. Çünkü sen artık onun karısı değilsin» dedi. Zeyneb babasına Ebu´1-As´m, Kureyş´f.en birçok kişi­nin kendisini emin görerek emanet ettikleri mallara karşı­lık Suriye´den aldığı mallara elkonulmasmdan büyük bir üzüntü duyduğunu söyledi. Bunun üzerine Peygamber (s a.v.) sefere çıkan ve kendisine Ebu´l-As´ın malları düden­lere haber gönderdi: «Bildiğiniz gibi bu adam bizu aittir, siz de onun mallarını aldınız. Eğer onun mallarını ona iade edecek iyiliği gösterirseniz beni sevindirirsiniz. Fakat eğer geri vermezseniz, O Allah´ın size verdiği bir ganimettir ve onun tasarruf hakkı da si/indir... Onlar, mallan geri vereceklerini söylediler ve eski su kırbalarına, tahta parçaları­na varıncaya kadar herşeyi geri verdiler. Herşey eksiksiz ona iade edilmişti. Onun îslâm´a girmekte tereddüt ettiği­ni gören bir adam: «Neden îslâm´a girip bu malları ken­din almıyorsun? Bunlar putperestlerin mallandır» dedi. Fakat o şu cevabı verdi: «Bana duyulan güveni sarsarak islâm´a girmem kötü bir başlangıç olur». Malları Mekke´ye götürdü ve sahiplerine verdi. Daha sonra Medine´ye dön­dü ve biat ederek Müslüman oldu. Böylece Zeyneb kocası­na tekrar dönmüş oldu ve Peygamber´in (s.a.v.) ailesiyle birlikte tüm şehir sevinçle doldu.

--------------------------------------------------------------------------------

[1] W. 529.
Top