Beni Kurayza´dan Sonra

Beni Kurayza´dan Sonra

Mugîre b. Şûbe´nin Müslüman Oluşu

Muğîre b. Şube, Sakîf kabilesindendir. Ebu İsa künyesini taşırdı.[1]

Kendisi, Arap dahilerinden sayılırdı.[2] En sıkışık durumlarda, bir çıkar yol bulurdu.[3]

Muğîre b. Şube, Hendek savaşı yılında Müslüman oldu.[4]

Muğîre b. Şube der ki:

"Biz, Araplar içinde, dinine son derecede bağlı ve Lât putunun bakıcısı bir kavim idik.

Kavmimizin Müslüman olduğunu görecek olsam bile, onlara tâbi olmayacağımı sanırdım.

Malik oğullarından bir heyet, Kral Mukavkıs´a gitmek ve hediye sunmak üzere derlenip toplan­mışlardı.

Onlarla birlikte ben de gitmek üzere derlenmiştim.

Amcam Urv

e b. Mes´ud´a danıştım. Gitmekten beni men etti ve:

"Babanın oğullarından hiç kimse senin yanında değil!" dedi.

Ben onun sözünü dinlemedim, "İlle gideceğim!" dedim. Onlarla birlikte yola çıktım.

Malik oğullarının müttefiklerinden, yanlarında, benden başka kimse yoktu.

Nihayet, İskenderiye şehrine vardık.

O sırada, Mukavkıs deniz üzerinde bulunuyormuş.

Küçük bir vapura binip, oturduğu yerin hizasına kadar vardım.

Mukavkıs bana baktı ve birisine emretti ki; ben kimim ve ne istiyorum, öğrenilsin.

Memur benden sordu. İşimizi ve kendisini görmeye geldiğimizi haber verdim.

Kiliseye indirilmemizi ve orada ağırlanmamızı emretti. Ağırlandık.

Sonra, bizi çağırdı, huzuruna girdik.

Mukavkıs, Malik oğullarının liderine baktı, onu yakınına getirtti.

Birlikte oturdular.

Sonra, ona:

´Bütün bunlar, Malik oğullarından mıdırlar?´ diye sordu.

O da:

´Evet! Ancak bir tek kişi müttefiklerdendir1 dedi ve beni ona tanıttı.

Oradaki cemaatin Mukavkıs´a en önemsiz olanı, bendim.

Malik oğulları hediyelerini Mukavkıs´ın önüne koydular.

Mukavkıs sevindi ve onların alınmasını ve kendilerine bahşişlerinin de verilmesini emretti.

Bahşiş verilirken, onların bazısını bazısına üstün tuttular.

Bana gelince; anmaya değmez, az ve önemsiz birşey verdiler.

Mukavkıs´ın huzurundan çıktık.

Malik oğulları ailelerine hediyeler satın aldılar, sevinçli idiler.

Onlardan hiç kimse de, bana hiçbir fedâkârlıkta bulunmadılar.

Yola çıktılar ve yanlarına da içki aldılar, içki içmeye başladılar. Ben de onlarla birlikte içiyordum.

Ben içmeyi bıraktım.

´Taife dönünce, kavmime Mukavkıs´ın beni hor, hakîr gördüğünü haber verecekler!´ diye, onları öldürmeyi tasarladım!

Irakta, Bassak nehri yanında bulunduğumuz sırada, yalandan hastalandım ve başımı bağladım.

Bana:

´Neyin var?´ diye sordular.

Onlara:

´Başım ağnyor!´ dedim.

İçkilerini ortaya koydular ve beni çağırdılar.

Onlara:

´Başım ağnyor, ben içemeyeceğim. Fakat sizinle oturur, size içirebilirim!1 dedim.

Bana hiç itiraz etmediler.

Oturup onlara içki içirmeye başladım. Kadehten sonra kadeh içildi. Kadehler ardanda yetiştirilince, iştihalandılar. Kendilerine geri çevirdiğim boş kadehlerin bile farkına varamaz, düşünemez hale gelip sızakaldılar!

O zaman, ben de onların üzerlerine çöküp hepsini öldürdüm!

Yanlarında bulunan bütün malları alıp Peygamber Aleyhisselamın yanına geldim.

Kendisini, Mescidde ashabıyla birlikte otururken buldum.

Üzerimde yolcu elbisesi vardı.

Kendisine İslâm selamıyla selam verdim.

Ebu Bekir b. Ebi Kuhâfe, bakınca beni tanıdı ve:

´Sen Urve´nin kardeşinin oğlusun galiba?1 dedi.

´Evet! Allahtan başka ilah olmadığına ve Muhammed´in Resûlullah olduğuna şehadet ediyorum!´ dedim.

Resûlullah Aleyhisselam:

´Allah´a hamd olsun ki, seni İslâmiyete hidayet etti1 buyurdu.

Ebu Bekir, bana:

´İskenderiye şehrine emniyet ve selametle vardınız mı?1 diye sordu.

´Evet!´ dedim.

´Seninle birlikte bulunan Malikîlere ne oldu? Onlar nasıllar?1 diye sordu.

´Onlarla bizim aramızda olan, bazı Araplar arasında olan şeydir. Biz şirk dinindeyizdir, onları öldürdüm! Elbiselerini soyup Resûlullaha getirdim. Beşte birini çıkarsın! Yahut onlar hakkında ne yap­mayı uygun görürse, öyle yapsın! O, müşriklerden bir ganimettir! Ben Muhammed Aleyhisselamı tasdik eden bir Müslümanım!´ dedi.

Resûlullah Al eyhisselam:

´Senin Müslümanlığını kabul ettim. Fakat, onların mallarından, ben ne birşey, ne de beşte bir alınm! Çünkü, o bir gadrdir, gadrde ise hayır yoktur!´ buyurunca, sanki yakında uzakta ne varsa, hepsi beni tuttu, tutu I a kal di m!

´Yâ Rasûlallah! Ben ancak kavmimin dininde bulunduğum sırada onları öldürmüş, sonra da Müslüman olup huzuruna gelmiş bulunuyorum!´ dedim.

Resûlullah Aleyhisselam:

´İslâmiyet, kendisinden önce olup bitenleri düşürür, siler!1 buyurdu.[5]

Maliklerden öldürülenler 13 kişi olup, öldürüldükleri haberi Taifte Sakîflere erişince, iki taraf çarpış­mak için çağnştılar.

Urve b. Mes´ud benim tarafımdan 13 diyet ödemeyi yüklenince, barıştılar. Peygamber Aleyhisselamın yanında Hudeybiye umresine kadar kaldım."[6]

Kays b. Nüşbe´nin Müslüman Oluşu

Peygamberimiz Aleyhİ5Selamı ve Müslümanları Hendekte kuşatan müşrik orduları yurtlarına dönüp gittikten sonra, Süleym oğulları kabilesinden Kaysb. Nüşbe, Medine´ye, Peygamberimiz Aleyhisselamin yanına gelmişti.[7]

Kendisi, Cahiliye devrinde Allah´ı arayan, kitaplar okuyan bir adamdı.

Peygamberimiz Aleyhisselamın zuhurunu haber alınca, onunla görüşmeye can attı.

Medine´ye geldiği zaman, Peygamberimiz Aleyhisselama:

"Sen Allah´ın Resûlü müsün?" diye sordu.

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Evet!" buyurdu ve soyunu da ona haber verdi.

Kays:

"Demek, sen kavminin içinde şerefli bir mevkiye sahip ve peygamber ailesine mensupsun?!" dedik­ten sonra:

"Senin kabule davet ettiğin şeyler nelerdir?" diye sordu.

Peygamberimiz Aleyhisselam ona İslâmiyeti açıkladı ve İslâmiyetin yapılmasını emrettiği veya yasakladığı şeyleri de anlattı.

Kays:

"Demek, sen ancak iyilikleri buyuruyor, kötülüklerden de sakındırıyorsun!

Ben gerimdeki kavmimin elçisiyim!

Onlar bana itaat ederler.

Ben sana bazı sorular soracağım ki; onları kendisine vahiy gelenden başkası bilemez!

Haydi, sen bana Kâh´ın ne olduğunu haber ver?" dedi.

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Semâdır!" buyurdu.

Kays:

"Sen bana Mahal´in ne olduğunu haber ver?" dedi.

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Arzdır!" buyurdu.

Kays:

"Bunlar kimindir?" diye sordu.

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Allah´ındır!" buyurdu.

Kays yedi kat göklerden ve onlarda bulunanlardan, onların yedikleri, içtikleri şeylerden sordu.[8]

Peygamberimiz Aleyhisselam da ona yedi kat gökleri, melekleri, onların Allah´a nasıl ibadet ettik­lerini , yeri ve yerdekileri anlattı. [9]

Kays Peygamberimiz Aleyhisselamın anlattıklarını can kulağı ile dinledi ve benimsedi.

Peygamberimiz Aleyhisselam onu İslâmiyete davet etti.[10]

Kays:

"Sen doğrusun! Ben senin Resûlullah olduğuna şehadet ediyorum!" diyerek[11] Müslüman oldu.

Kavmi olan Süleym oğullarının yanına döndül[12] ve onlara:

"Ey Süleym oğulları! Ben Rumların ve Farsların tercemelerini, Arapların, kâhinlerin şiirlerini, Himyerîlerin tekerlemelerini dinlemiş, işitmisimdir.

Fakat, onların kelamlarından hiçbirisi, Muhammed´den işitmiş olduğum Kelama benzememekte-dir. [13]

Siz bana Muhammed hakkında itaat edin![14] Ondan nasibinizi alın![15]

Çünkü, sizler onun dayısı sayılırsınız!

Eğer o muvaffak ve muzaffer olursa, bundan sizler de yararlanır ve mes´ud olursunuz.[16]

Ben taştan daha katı olan kalbimle onun yanına girmiştim; sözlerini bitirmedikçe, yanından aynla-madım!" dedi.

Peygamberimiz Aleyhisselam, Kays´a "Süleym oğullarının en bilgilisi" adını takmıştı.

Onu göremediği zaman:

"Ey Süleym oğulları! Sizin en bilgiliniz nerede?" diye sorardı.[17]

Allah ondan razı olsun![18]

Eşca´ Kabilesinin Medine´ye Gelip Müslüman Olmaları ve Peygamberimiz Aleyhisselamla
Muahede Yapmaları

Benî Eşca´lar, Adnan´ın soyundan gelen Kahtan kabilelerinden olup babalarının adıyla Eşca1 diye anılırlar, Medine çevresinde otururlardı. [19]

Hendek yılında Eşca1 kabilesinden 400 kişilik bir savaş birliği, Mes´ud b. Ruhayle´nin kumandası altında gelip P eygam berim iz Aleyhisselama karşı Ebu Süfyan´ın ordusuna katılmıştı.[20]

Benî Kurayza savaşından sonra, başlarında yine Mes´ud b. Ruhayle olduğu halde, 100, diğer rivayetlere göre 700 kişilik bir kafile, Medine´ye gelerek Sel´ dağının vadisine kondular.

Peygamberimiz Aleyhisselam onların yanlarına gitti. Onlar için hurma yükletilip getirilmesini ashabı­na emir buyurdu.

Eşca´lar:

"Ey Muhammedi Kavmimiz olan Araplar içinde yurtları sana bizden daha yakın, sayılan bizden daha az olan kimseler bulunduğunu bilmiyoruz.

Biz, seninle çarpışmaktan, senin kavminle çarpışmaktan sıkılıyoruz!

Bunun için, seninle anlaşma yapmaya geldik!" dediler.

Peygamberimiz Aleyhisselam onlarla anlaşma yaptı.

Benî Eşca´lar, muahede yaptıktan sonra, Müslüman oldular.[21]

Allah onlardan razı olsun![22]

Kurata Seriyyesi

Kurataların Kimlikleri ve Yurtları

Kuratalar; Kurt, Karit, Kureyt oğulları, Abdullah b. Ebu Bekir b. Kilâb oğulları kabilesinden idiler.[23]

Kuratalar; Şerebbe diye anılan ve kendilerine ait bulunan Darıyye nahiyesindeki Bekerat suyunun başına konarlardı.[24]

Dariyye; Necd´de, Basra´dan Mekke´ye giden yol üzerinde olup,[25] Basra´ya 7 merhale uzaklık-tadır.[26]

Medine´ye ise 7 geceliktir.[27]

Kurata Seferi Ne Zaman, Niçin ve Nasıl Yapıldı?

Kurata seferine, Hicretin altıncı yılında[28] Muharrem´in onuncu günü çıktıktan sonra çıkı İmi ştır.[29]

Kırk kişilik İslâm irşad birliğini Bi´r-i Maûne´de kuşatarak şehit eden Âmirb. Tufeyl.[30] Benî Kilâbların Cafer b. Kilâb oğulları kulundandı .[31]

Peygamberimiz Aleyhisselam, Ensardan Muhammed b. Mesleme´nin kumandası altında, içlerinde Abbâd b. Bişr, Seleme b. Selâme b. Vakş ve Haris b. Hazeme´nin de bulunduğu 30 kişilik askerî bir bir­liği, Bekr b. Kilâb oğulları üzerine gönderdi .[32]

Bu mücahidlerin hepsi binitli olup,[33] bir kısmı at, bir kısmı da deve üzerinde idiler.[34]

Peygamberimiz Aleyhisselam, mücahidlere, gündüzleri gizlenip geceleri ilerlemelerini ve düşmana birdenbire ve her yandan baskın yapmalarını emir ve tavsiye buyurdu.[35]

Muhammed b. Mesleme ile arkadaşları, gündüzleri gizlenerek, geceleri ilerleyerek Şerebbe´ye ulaştılar.[36]

Mücahidler Şerebbeye, Darıyye´ye eriştikleri sırada idi ki, üzerlerinde çoluk çocuk taşınan hevdeçli develere rastladılar.

Muhammed b. Mesleme, göç sahiplerinin kimler olduklarını sorup öğrenmek üzere arkadaşlarından birisini onların yanına gönderdi.

Elçi gidip geri döndü ve:

"Onlar Muharib kabilesinden bir cemaat imiş!" dedi.[37]

Peygamberimiz Aleyhisselam Hicretin 4. yılında Gatafan kabilelerinden Muharib ve Salebe oğullarının[38] Müslümanlarla çarpışmak üzere yığınak yaptıklarını haber alınca üzerlerine yürümüş,[39] fakat onlar çarpışmaktan korkarak dağ başlarına kaçmışlardı.[40]

Muharibler, bu sefer, Müslümanların yakınlarında konakladılar.

İslâm mücahidleri, onları, develerini salıp dinlendirinceye ve develerine çoluk çocuklarını bindirinc-eye kadar beklediler, sonra da onlara birdenbire baskın yaptılar.

Muhariblerden bazıları öldürüldü, sağ kalanları da kaçtılar. Kaçanlar takip edilmedi.

Mücahidler, Muhariblerin çoluk çocuklarına dokunmadılar. Ancak, deve ve davarlarını sürüp götürdüler.

Mücahidler, Benî Bekrlerin yurtlarına doğru ilerlediler.

Onların gözle görülebilecekleri birmevkie ulaştıkları zaman, Muhammed b. Mesleme, onların tutum ve davranışlarını öğrenmek üzere Abbâd b. Bişr´i ileri gönderdi.

Abbâd b. Bişr, Benî Bekrlerin bulundukları yere kadar sokuldu.

O sırada Benî Bekrler hayvanlarını dinlendirmekte, sağmakta, develerini sulayıp ıhdırmakta idiler.

Abbâd b. Bişr, geri dönüp, gördüklerini Muhammed b. Mesleme´ye bildirdi.

Muhammed b. Mesleme ile arkadaşları hemen hareket ettiler, Benî Bekrlere birden ve her yandan baskın yaptılar. Benî Bekrierden on kişi öldürdüler. İğtinam ettikleri davar ve develeri Medine´ye doğru sürdüler.

Bir-iki gece yol alarak Dariyye´de sabahladılar.

Sabahleyin Dariyye´den ayrılıp Nahl vadisine indiler.

Müşrikler tarafından takip edilmekten korktukları için, davarları Adâseye kadar develerle birlikte at sürüsü gibi hızla sürüp akıttılar. Davarlar Rebeze´de yoruldular, yürüyemez hale geldiler.

Muhammed b. Mesleme, davarları yavaş yavaş sürüp götürmeleri için, arkadaşlarından bazılarını geride bıraktı.[41]

Nahl, Medine´ye iki merhalelik (konaklık) biryerdir.[42]

Rebeze de, Hicaz yolu üzerinde ve Zât-i Irk´ın yakınında, Medine´ye üç günlük bir kariyyedir.[43]

Ganimet Mallarının Bölüştürülüşü ve Medine´ye Dönülüşü

Muhariblerle Benî Sekilerden iğtinam edilen mallar; 150 deve ile 3000 davardı. Muhammed b. Mesleme, bunların beşte birini Peygamberimiz Aleyhisselam için ayırıp, kalanlarını (beşte dördünü) arkadaşlarına bölüştürdü. B ir deve, on koyuna denk sayı İdi.

Mücahidlerden her biri, deve ve davarlardan hisselerine düşenleri aldılar.[44] Kurata seferi 19 gün sürdü. Muharrem´in son gecesinde Medine´ye dönüldü.[45]

Sümâme b. Üsal´in Yakalanışı ve Müslüman Oluşu

Sümâme b. Üsal´in Kimliği ve Geçmişi

BenîHanîfe kabilesinden Sümâme b. Üsal, Yemâme halkının seyyidi ve ulu kişisi idi. [46]

Kendisi, daha önce, Peygamberimiz Aleyhisselamın yanına uğrayarak canına kasdetmiş, amcası

bu cinayete engel olmuştu.

Bunun üzerine, Peygamberimiz Aleyhisselam Sümâme´nin kanının dökülmesini mubah saymış,[47]

onu ele geçirme imkânını elde etmesi için de, Allah´a dua etmişti.[48]

Sümâme´nin Yakalanışı

Hicretin 6. yılı başlarında idi ki,[49] umre haccı yapmak maksadıyla Mekke´ye giderken, İslâm süvar­ileri Sümâme´yi Medine yakınlarında yakalayıp Peygamberimiz Aleyhisselamın huzuruna getirdiler.[50]

Yakalayanlar, onun kim olduğunu bilmiyorlardı.

Peygamberimiz Aleyhisselam, onlara:

"Siz kimi yakalamış olduğunuzu biliyor musunuz?

Bu, Sümâme b. Üsalü´l-Hanefî´dir! Ona iyi muamele yapınız! Kendisini hoş tutunuz, incitmeyiniz!" buy urdu.[51]

Sümâme´yi Mescidin direklerinden bir direğe bağladılar.[52]

Peygamberimiz Aleyhisselam ev halkının yanına döndü ve onlara:

"Yanınızda bulunan yiyeceklerden toplayıp Sümâme´ye gönderiniz!" buyurdu.

Sağılan devenin sütünden sabah akşam içirilmesi için de emir verdi.

Sümâme´yi bağlı bulunduğu yerden ayırmadılar.[53]

Peygamberimiz Aleyhisselam?ın Sümâme´ye Islamiyeti Teklif Edişi ve Gönlünden Ne Geçirdiğini Soruşu

Peygamberimiz Aleyhisselam, Sümâme´nin yanına vardıkça;

"Ey Sümâme! Müslüman ol!" buyuruyor[54] ve:

Ey Sümâme! Gönlünde ne var? İçinden ne geçiriyorsun?" diye soruyor, Sümâme de:

"Ey Muhammedi Gönlümde hayr var!

Eğer sen beni öldürecek olursan, kanlı bir katili öldürmüş olursun!

Eğer sen bana iyilik eder, beni bağışlarsan, iyiliğe şükreden, iyilik bilen bir kimseye iyilik etmiş olur­sun!

Eğer kurtulmalık için benden mal istersen, dilediğin kadar iste, al!" diyordu.

Peygamberimiz Aleyhisselam onu kendi haline bırakıyor, ertesi gün olunca, Peygamberimiz Aleyhisselam Sümâmeye:

"Ey Sümâme! Gönlünde ne var? Neler düşünüyorsun?" diye soruyor, Sümâme de:

"Gönlümde, dün sana söylemiş olduğum şey var!

Eğer beni öldürecek olursan, kanlı bir katili öldürmüş olursun!

Eğer bana iyilik eder, beni bağışlarsan, iyiliğe şükreden, iyilik bilen bir kimseye iyilik etmiş olursun!

Eğer kurtulmalık için benden mal istersen, dilediğin kadar iste, al!" diyordu.

Peygamberimiz Aleyhisselam, yine onu kendi haline bırakıyor, ertesi gün Sümâmeye:

"Ey Sümâme! Gönlünde ne var? Sen neler düşünüyorsun?" diye soruyor, Sümâme de:

"Gönlümde, dün sana söylemiş olduğum şey var!

Eğer beni öldürecek olursan, kanlı bir katili öldürmüş olursun!

Eğer bana iyilik edersen, iyiliğe şükreden, iyilik bilen bir kimseye iyilik etmiş olursun!

Eğer benden kurtulmalık mal istersen, istediğin kadar iste, al!" diyordu.

Bunun üzerine, Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Sümâme´yi salıveriniz!" buyurdu.[55]

Sümâme´nin Müslüman Oluşu

Sümâme bağlı bulunduğu direkten salıverilip serbest bırakılınca, Yüce Allah onun kalbine İslâm sevgisini düşürdü.[56]

"Şehadet ederim ki; Allahtan başka ilah yoktur ve yine şehadet ederim ki; Muhammed Allah´ın Resûlüdür!" dedi.[57]

Peygamberimiz Aleyhisselam, ona, Ebu Talha´nın bahçesine gidip gusletmesini emretti.[58]

Sümâme hemen gidip güzelce guslettikten sonra, geldi. Peygamberimiz Aleyhisselama İslâmiyet üzerine bey´at edip Müslüman oldu. Allah ondan razı olsun!

Akşamleyin yemeğini getirdiler.

Sümâme o yemekten ancak az bir miktarını yedi. Sağılan devenin sütünden de az bir miktarını içti.

Müslümanlar buna hayret ettiler.

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Siz gündüzün evvelinde kâfir midesiyle yiyen ve gündüzün sonunda Müslüman midesiyle yiyen bir adamdan mı hayrete düştünüz?[59] Kâfiryedi mide ile yer, Müslüman ise bir tek mide ile yer!" buyurdu.[60]

Sümâme´nin Kalbine İslâmiyet Sevgisinin Nasıl Düşürüldüğü

Sümâme b. Üsal demiştir ki:

"Ey Muhammed! Vallahi, akşamleyin yanına geldiğim zaman, yeryüzünde bana senin yüzünden daha sevimsiz gelen bir yüz yoktu!

Fakat, sabaha çıkınca, senin yüzün bana bütün yüzlerin en sevimlisi ve sevgilisi olmuştur!

Vallahi, akşamleyin yanına geldiğimde, bana senin dininden daha sevimsiz gelen bir din yoktu!

Fakat, sabaha çıkınca, senin dinin bana dinlerin en sevimlisi ve en sevgilisi olmuştur!

Vallahi, akşamleyin senin yanına geldiğimde, bana senin yurdundan daha sevimsiz gelen bir yurt yoktu!

Fakat, bu sabaha çıkınca, senin yurdun bana yurtların en sevimlisi ve sevgilisi olmuştur!"[61]

Sümâme b. Üsal´ın Umre Yapmak Üzere Mekke´ye Gidişi

Sümâme b. Üsal:

"Yâ Rasûlallah! Ben umre yapmak istediğim sırada, senin süvarilerin beni yakalamışlardı.

Şimdi ne buyurursun? Ne yapayım?" dedi.

Peygamberimiz Aleyhisselam Sümâmeyi selametle müjdeledi ve niyetlenmiş olduğu umreyi yap­masını kendisine emretti. [62]

Sümame:

"Lebbeyk! Allâhümme lebbeyk! İnnel hamde ve´n-nimete leke vel mülke lâ şerike lek!" diye telbiye ederek Mekke´ye girince, Kureyş müşrikleri onu yakaladılar ve:

"Demek sen bize karşı davranmaya kalkışıyorsun ha!" dediler.

Sümâme´nin boynunu vuracakları sırada, içlerinden birisi:

"Bırakınız onu! Siz yiyecekleriniz hususunda Yemâıme halkına muhtaçsınız!" dedi.

Bunun üzerine, Sümâme´yi serbest bıraktılar ve:

"Ey Sümâme! Demek sen dinden çıktın?!" dediler.

Sümâme:

"Hayır! Ben dinden çıkmadım. Fakat, ben dinin hayırlısı olan Muhammed´in dinine tâbi oldum.[63] Ben İslâmiyet! kabul, Muhammed´i tasdik ve ona iman ettim.[64]

Vallahi, Allah´ın Resûlü olan Muhammed izin vermedikçe, size Yemâme´den bir buğday tanesi bile gelem eyecek![65]

Ben, şu Beyt´in (Kabe´nin) Rabbine and içmişimdir ki; son ferdinize kadar hepiniz Muhammed´e tâbi olmadıkça, size Yemâme´den yararlanacağınız hiçbir şey erişemeyecek!" dedi.

Kureyşîlerin her çeşit erzak ve menfaatleri hep Yemâme´den sağlanırdı.[66]

Sümâme b. Üsal, umre yaptıktan sonra, Yemâmeye gitti. Yemâme halkını Mekkeye herhangi birşey yükleyip salmaktan men etti.[67]

Sümâme b. Üsal Mekkelilere Yemâme´den hububat yüklenmesine engel olunca, Kureyş müşrikleri son derecede daraldılar.[68] Kıtlık yüzünden, deve yününü kanla yoğurup yemeye başladılar![69]

Peygamberimiz Aleyhisselama biryazı yazıp:

"Sen hem akraba hukukunu gözetmeyi emretmektesin! Hem de, bizimle akrabalık bağlarını koparıp babaları kılıçtan geçirmekte, çocukları açlıktan öldürmektesin!?[70]

Bak! Sümâme bizim yiyeceklerimizi kesti ve bizi zararlandırdı.

Eğer sen yiyeceklerimizle aramıza gerilmemesi için ona biryazı yazmayı uygun görürsen, yazıver emi" dediler.[71]

Kureyş müşriklerinin lideri Ebu Süfyan da, kalkıp Medine´ye kadar geldi.

Peygamberimiz Aleyhisselama:

"Âlemlere rahmet olarak gönderilmiş olduğunu söyleyen sen değil misin?" diye sordu.

Peygamberimiz Aleyhisselam "Evet!" buyurunca, Ebu Süfyan:

"Fakat, sen babaları kılıçla, bebeleri de açlıktan öldürmektesin!" diyerek çıkıp gitti.[72]

Peygamberimiz Aleyhisselam, Mekkeli müşriklerin müracaatları ve ricaları üzerine, Yemâme´den Mekkelilere zahire satışına engel olmaması için Sümâmeye yazı yazdı.[73] Yazısında:

"Kavmimle yiyecekleri arasından çekil! Kendilerinin Yemâme´den erzak yüklemelerine engel olma!" buy urdu.[74]

Sümâme de Peygamberimiz Aleyhisselamın buyruğunu yerine getirdi.[75]

Behî Lihyan Seferi

Seferin Tarihi ve Sebepleri

Benî Lihyan seferi, Hicretin 6. yılında Rebiülevvel ayının başında vuku bulmuştur.[76]

Cumâdelûlâ ayında vuku bulduğu da rivayet edilir.[77]

Lihyan b. Hüzeyl b. Müdrike oğulları, Usfan nahiyesinde otururlardı.[78] Hicretin 4. yılında, Benî Lihyan, Rı´l, Zekvan ve Usayya kabileleri, Peygamberimiz Aleyhisselamdan, kendileri için din adamları ve yardımcıları istemişler; gönderilince de, onları Bi´r-i Maûne´de şehit etmişlerdi.[79]

Benî Lihyan kabilesi, ayrıca, Adal ve Kare kabilelerine yaşlı develer verip; buna karşılık, onlardan, Peygamberimiz Aleyhisselamla görüşmelerini ve kendilerini İslâmiyete davet etmek üzere ashabından bazılarını göndermesini sağlamalarını istemişlerdi.

Onlar, bu suretle ashabdan ele geçirdiklerinden bir kısmını, öldürülmüş olan adamları Süfyan b. Halid el-Hüzelîye karşılık öldürecekler, geri kalanlarını da Mekke´ye götürüp Kureyş müşriklerine sata­caklardı.

Çünkü, Kureyş müşriklerinin ashabdan bazılarını ele geçirip Bedir´de öldürülen adamlarına karşılık işkencelerle öldürmeleri kadar, özledikleri birşey yoktu.

Hicretin 4. yılında Adal ve Kare kabilelerinden yedi kişi gelip Müslüman olduklarını söylemişler ve:

"Aramızda İslâmiyet yayılmaya başladı. Ashabından bazılarını bizimle birlikte gönder de, onlar bize dini iyice anlatsınlar, Kur´ân okutsunlar ve İslâm şeriatını öğretsinler!" demişlerdi.

Peygamberimiz Aleyhisselam da, zaten, Kureyş müşriklerinin askerî bir hazırlıkta bulunup bulun­madıklarından haberdar olmak ve ona göre tedbir almak üzere ashabından bazılarını görevlendirip Mekke´ye göndermeye hazırlanmış bulunuyordu. Bunun için, Adal ve Kare davetçilerinin isteğini müsait karşılamış, Asım b. Sabit ve Mersed b. Ebi Mersed´in kumandası altında yedi veya on kişilik bir birliği onlarla birlikte yollamıştı.

Reci´ mevkiinde Benî Lihyan kabilesinden elleri kılıçlı 100 okçu tarafından bu İslâm irşad birliği kuşatılarak birçokları şehit edilmiş; birkaçı da esir edilip Kureyş müşriklerine satılmış, bir müddet sonra onlar da şehit edilmişlerdi.[80]

Bi´r-i Maûne faciası haberinin Peygamberimiz Aleyhisselama geldiği gece, Reci´ faciası haberi de gelmişti.[81]

Asım b. Sabitle arkadaşlarının başlarına gelenler, Peygamberimiz Aleyhisselamı son derecede üzmekte idi.[82]

Bunun için, Peygamberimiz Aleyhisselam, Benî Unvanlara ansızın bir baskın yapmayı tasarladı.[83]

Hemen sefere hazırlanmalarını ashabına emretti.[84]

Benî Lihyan seferi, aynı zamanda Kureyş müşriklerini korkutacak askerî bir gösteri idi.[85]

Peygamberimiz Aleyhisselamın İslâm Mücahidleriyle Birlikte Yola Çıkışı

Peygamberimiz Aleyhisselam, Medine´de yerine İbn Üımımi Mektum´u vekil bırakarak, 200 kişilik bir kuvvetle yola çıktı. [86]

Peygamberimiz Aleyhisselam, Benî Lihyanlara gafil iken baskın yapmak için, Medine´den çıkışını, Şam´a doğru gitmek istiyormuş gibi gösterdi.[87]

Gündüzün başlangıcında Medine´nin Cüruf tarafında bulunan Madnbu´l-kubbe mevkiine indi.

Güneş batıp hava serinledikten sonra, hareket edip[88] Şam yolu üzerinde bulunan, Medine tarafına düşen Gurab dağı yolunu tuttu.

Sonra Mahisa, sonra Betra´ya vardı.

Sonra Zâtülyesar´a meyledip Medine yakınında bir vadi olan Bîn üzerine vardı.

Sonra, Suhayratül-Yemâme´ye vardı.

Sonra, Mekke yolundan geniş bir yol üzerine yönelip gidişlerini hızlandırdı.

Nihayet Guran´a vardı ve orada konakladı ki; Guran, Benî Unvanların menzillerinden olup, Emec´le Usfan arasında bulunan ve Saye diye anılan beldeye kadar uzanan bir vadidir.[89]

Peygamberimiz Aleyhisselamın Reci´ Şehitlerini Rahmet ve Mağfiretle Anışı

Asım b. Sabitle arkadaşları Guran vadisinde şehit edilmişlerdi.

Peygamberimiz Aleyhisselam, onları rahmetle andı.[90] Kendilerinin yarlıganmaları için dua[91] ve şehitliklerini tebrik etti.[92]

Benî Lihyanların Kaçıp Dağ Başlarına Sığınmaları

Benî Lihyanlar, Peygamberimiz Aleyhisselamın geldiğini işitince,[93] korktular,[94] dağ başlarına kaçtılar[95] ve orada korundular.[96]

Peygamberimiz Aleyhisselam, orada birkaç gün oturup her tarafa birlikler gönderdi[97] ise de, Benî Lihyanlardan hiç kimse ele geçirilemedi.[98]

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"EğerUsfan´a inseydik, Mekke halkı bizim Mekke´ye geldiğimizi sanırdı" buyurup, ashabından 200 binekli kişi ile Usfan´a indikten sonra, iki atlı kişiyi Kurâu´l-gamîm´e gönderdi. Onlar oraya gidip geri döndüler.[99]

Peygamberimiz Aleyhisselamın Usfan´a kadar gidişi, Kureyş müşriklerini korkutmak içindi.[100] Hz. Ebu Bekir´e:

"Usfan´a gelişimin haberi Kureyş müşriklerine ulaşmış, onlar şimdi, üzerlerine yürüyeceğim diye korkuya düşmüşlerdir.

Sen de, hemen on süvariyle birlikte Gamîm´e kadar gidiver!" buyurdu.

Hz. Ebu Bekir de, on süvariyle birlikte Gamîm´e kadar gitti. Hiçbir kimseye rastlamadan, geri döndü.

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Bu gelişimizi haber almaları, Kureyş müşriklerini çok korkutmuştur. Onlar, üzerlerine yürümemiz­den korkuyor!ardır" buyurdu.[101]

Peygamberimiz Aleyhisselamın Medine´ye Dönüşü

Peygamberimiz Aleyhisselam, İslâm m üc ahi elleriyle birlikte Medine´ye döndü ve dönerken de: "Biz, Allah´a dönücüleriz! İnşaallah, tevbe edicileriz. Rabbimize ibadet ve hamd edicileriz.

Seferin meşakkatlerinden, dönüşün üzüntüsünden, mal ve ev halkı hakkında da kötü görüntüden Allah´a sığınırım" diyerek Allah´a dua etti.[102] Benî Lihyan seferi ondört gece sürdü.[103]

Gâbe (Zû Kared) Gazası

Gazanın Tarihi, İsmi ve Mevkii

Gâbe (Zû Kared) gazası, Hicretin 6. yılında, Rebiülâhir ayının dördünde vuku bulmuştur.[104] Rebiülevvel ayında vuku bulduğu da rivayet edilir.[105] Bu gazaya Gâbe gazası da, Zû Kared gazası da denir.[106]

Gâbe; Şam yolu üzerinde, Medine yakınında, Medine´ye bir beridlik, yani oniki millik,[107] Sel1 dağı­na sekiz millik uzaklıktadır. Sık ağaçlı bir yerdir.[108] Bol suludur.[109]

Zû Kared de; Medine ile Hayber arasında, Medine´ye iki günlük uzaklıkta bir sudur.[110] Talha b. Ubeydullah, bu suyu satın alıp, yoldan gelip geçenlerin içmeleri için vakfetmiştir. [111]

Gâbe (Zû Kared) Gazası Niçin ve Nasıl Yapıldı?

Peygamberimiz Aleyhisselamın sağmal 20 devesi vardı.[112] Bunlar, beşte bir ganimet malların-dandı. Beyzâ´da ve Beyzâ yakınında yayılıyorlardı.

O sırada Medine çevresinde kuraklık olduğundan, bu develer Gâbe ormanlığına kadar ilerlemişler, oralarda ılgın ve dikenli ağaçlarla, ekşili, acılı otlardan yayılmakta idiler.

Peygamberimiz Aleyhisselam, bu develeri otlağa uşağı Rebah ile göndermişti.

Bu çoban, her akşam onları sağandı. [113] Sağılan sütler her gece iki büyük kırba ile Medine´ye getir­ilir, Peygamberimiz Aleyhisselamın ev halkı onunla geçinirdi.[114]

Ebu Zerri´l-Gıfârî, bu develerin yanına gitmek için, Peygamberimiz Aleyhisselamdan izin istedi.

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Ben o taraflarda senin ansızın bir baskına uğramandan korkarım. Uyeyne b. Hısn ve adamlarına hiç güvenemeyiz. Orası, onun semtlerinden bir semttir" buyurdu.

Ebu Zerri´l-Gıfârî:

"Yâ Rasûlallah! Bana izin ver, oraya gideyim?" diyerek ısrar edince, Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Ben senin muhakkak oğlunun öldürüleceğini, kadınının yakalanıp götürüleceğini, senin de değneğine dayanarak yanıma dönüp geleceğini görür gibi oluyorum!" buyurdu.[115]

Ebu Zerri´l-Gıfârî; kendisine yapılan bu kadar açık uyarmaya rağmen, kadınını, oğlunu, gelinini yanına alarak, develerin yayıldığı Gâbe´ye gitmişti.[116]

Ebu Zerri´l-Gıfârî der ki:

"Resûlullah Aleyhisselam ´Oraya gidersen, başına şöyle şöyle işler geleceğini görür gibi oluyorum!´ diyerek uyardığı halde benim ´İlle oraya gideyim!´ diye direnişim, doğrusu, şaşılacak şeydi!

Nihayet, vallahi, Resûlullah Aleyhisselamın dediği oldu! Haber verdiği şey, başıma geldi![117]

Vallahi, biz yerlerimizde bulunuyorduk. Yatsılayın develer suvarılmış, ağıllarına alınmış, sağılmış, biz de uykuya dalmıştık ki; geceleyin, Uyeyne b. Hısn, kırk atlı ile gelip bizi kuşattı, başuçlarımızı dikilip bize seslendi.

Oğlum onların yanına varınca, onu öldürdüler.

Sağmal develerin diz bağlarını çözmeye uğraşırlarken, ben onların yanından bir köşeye sıvıştım.

Peygamber Aleyhisselamın yanına gelip olan bitenleri kendisine haber verdim.

Peygamber Aleyhisselam gülümsedi."[118]

Ebu Zerri´l-Gıfârî´nin şehit edilen oğlu Zerr olup, develeri gütmekte idi.[119]

Ebu Zerri´l-Gıfârî´nin baskıncılar tarafından yakalanıp götürülen kadınının ismi ise, Leylâ Hatundu. [120]

Baskından üç kişi kurtul muştu.[121]

Ebu Zerri´l-Gıfârî ile gelini (şehit edilen Zerr´in zevcesi) kurtulanlar arasında idi.[122]

Seleme b. Ekvâ´nın Baskını Medine Halkına Duyuruşu

Seleme b. Ekvâ der ki:

"Sabahleyin, Resûlullah Aleyhisselamin develerinin sütlerini Resûlullah Aleyhisselama getirmek üzere, Gâbe´ye doğru yola çıkmıştım. [123]

Gâbe dağının yokuşuna vardığım zaman, Abdurrahman b. Avf´ın uşağı bana kavuştu. Çok heye­canlı idi.

Ona:

´Allah iyiliğini versin, ne oldu sana?1 dedim.

´Peygamber Aleyhisselamın sağmal develeri tutulup götürüldü!´ dedi.

Ona:

Kim tutup götürdü?1 diye sordum.

´Gatafan ve Fezâreler!1 dedi."[124]

Seleme b. Ekvâ, Abdurrahman b. Uyeyne b. Hısn ile yanındaki süvarilerin çobanı şehit ederek Peygamberimiz Aleyhisselamın develerini sürüp götürdüklerini haber alınca, Peygamberimiz Aleyhisselamın uşağına:

"Ey Rebah! Şu atı al! Hemen Talha b. Ubeydullah´a ulaştır! Resûlullah Aleyhisselama da, otlaktaki develerinin baskına uğrayarak sürülüp götürülmüş olduklarını haber ver!" dedi. [125]

Sonra da, Seniyyetü´l-vedâ´nın tepesine çıktı. Baskıncı müşriklerin atlılarına bakıp, bazılarını gördü.[126] Medine´ye yönelerek, üç kere:

"Yâ Sabâhâh! Baskına uğradık! Yetişiniz! Baskın var! Savaş var!" diyerek bağırdı.[127]

Sesini Medine´nin iki kara taşlığı arasındaki halka duyurdu.[128]

Seleme b. Ekvâ´nın Baskıncıları Tedirgin Edişi ve Develerden Bazısını Kurtarışı

Seleme b. Ekvâ´nın kılıcı ve yayı yanında bulunuyordu.

Baskıncı müşriklerin arkasından can alıcı, yırtıcı gibi koştu; onlara yetişti. Hemen yayına ok yer­leştirip onlara ok yağdırmaya başladı .[129] Okları atarken de:

"Al bunu benden! Ben Ekvâ´nın oğluyum! Bugün, yaramazların öleceği gündür!" diyordu.[130]

Seleme b. Ekvâ der ki:

"Onlardan, binitli bir adama yetişip:

´Al şunu benden! Ben Ekvâ´nın oğluyum! Bugün, yaramazların öleceği gündür!1 diyerek bir ok attım. Okun demiri adamın omuzuna değdi! Vallahi, onlara hiç durmadan ok atıyor, onları öldürüyordum!

Ağaçlık biryerde idim. Bir süvari dönüp bana doğru gelmeye başlayınca, bir ağacın dibine oturdum. Sonra da bir ok atıp onu öldürdüm.[131] Bana yönelip de kendisini öldürmediğim hiçbir atiı yoktu.[132]

Dağ yolu darlaşıp müşrikler boğazın dar, ok yetişmez yerine girdikleri zaman, ben de dağın üzerine çıktım ve onlara taş atmaya başladım!

Allah´ın yarattığı mahluklardan olup Resûlullah Aleyhisselama ait bulunan sağ develeri ellerinden kurtarıp gerime alıncaya kadar, onları oka ve taşa tutmaktan geri durmadım, arkalarını bırakmadım. Onlara ok, taş yağdırmaya devam ettim.

Baskıncı müşrikler hafifleyip kaçabilmek için otuzdan fazla mızraklarını ve otuzdan fazla kaftanlarını bırakmak zorunda kalmışlardı. Bıraktıkları her bir şeyi yol üzerinde toplayıp, Resûlullah Aleyhisselam ve ashabı tanısınlar diye üzerlerine taşlardan işaretler koymakta idim.

Müşrikler dağ yolunun dar bir yerine erişmiş bulunuyorlardı."[133]

Uyeyne b. Hısn´ın Baskıncı Müşriklere İmdada Gelişi

Kaba kuşluk vakti olmuştu ki, Uyeyne b. Hısn baskıncı müşriklere yardıma geldi.[134] Oturup, kuşluk yemeklerini yemeye başladılar.[135]

Ben de, onların üst taraflarındaki küçük bir dağın tepesine çıkıp oturdum.

Uyeyne:

´Sizde görmüş olduğum şu hal perişanlığı nedir?1 diye sordu.

Onlar:

´Şu adam canımıza tak dedirtti. Vallahi, seherden, sabahın karanlığından beri arkamızdan hiç ayrıl­madı! E İlerim izdeki herşeyi bıraktın ne ay a kadar, bize ok yağdırdı durdu!1 dediler. [136]

Uyeyne:

´Onun gerisinde bıraktı klan nızı araştırmış olsaydınız, iyi olurdu. İçinizden birkaç kişi kalkıp ona doğru varsın!´ dedi.

Onlardan dört kişi, kalkıp bana yaklaşmak için dağa tırmandılar.

Sesimi, sözümü işitecekleri bir mesafeye yaklaştıkları zaman, onlara:

´Beni tanıyor musunuz?´ diye sordum.

´Hayır! Tanıyamadık! Sen kimsin?´ dediler.

Onlara:

´Ben Seleme b. Ekvâyım! Muhammed´in zâtını peygamberlikle şereflendiren Allah´a yemin ederim ki; ben sizden yakalamak istediğim kimseye muhakkak yetişirim! Sizden, beni yakalamak isteyen kimse ise, bana asla yetişemez!´ dedim.

İçlerinden birisi, onlara:

´Ben de bunun böyle olduğunu sanıyorum1 deyince, dönüp geri gittiler.1" [137]

Mücahidlerin Peygamberimiz Aleyhisselamın Yanında Toplanmaları

Seleme b. Ekvâ´nın "Yâ Sabâhâh!" diyerek bağırdığı Peygamberimiz Aleyhisselama haber* ince:

"Yetişiniz! Yetişiniz! [138]

Ey Allah´ın süvarileri! Atlarınıza atlayınız!" denilerek seslenildi.[139]

İslâm süvarileri, birbirleriyle yarışırcasına, Peygamberimiz Aleyhisselamın yanına geln başladılar.

Savaş davetini işitir işitmez Peygamberimiz Aleyhisselamın yanına koşa koşa gelen süvarilerir Mikdad b. Amr (Esved) idi. [140]

Mikdad b. Amfin üzerinde zırh gömlek, başında da miğfer vardı, kılıcını sıyırmıştı.

Peygamberimiz Aleyhisselam, mızrağına bir sancak bağlayarak, onun eline verdi.[141]

Baskıncı Müşrikleri Yakalamak İçin Harekete Geçen Öncü Süvari Bölüğü

Baskıncı müşrikleri yakalamak için harekete geçen öncü süvari bölüğünde;

Muhacirlerden:

Mikdad b. Amr (Esved),

Muhriz b. Nadle,

Ükkâşe b. Mıhsan.

Ensardan:

Sa´d b.Zeyd,

E bu Ayyaş Ubeyd b. Zeydü´z-Zürakî,

Abbâd b. Bişr,

Useyd b. Hudayr,

Ebu Katâde Haris b. Rib´î[142] bulunuyordu.

Süvariler gelip toplandıkları zaman, Peygamberimiz Aleyhisselam Sa´d b. Zeyd´i onlara kumandan tayin etti ve ona:

"Ben sana halk ile birlikte gelip kavuşuncaya kadar baskıncı müşriklerin arkalarından git!" buyurdu.

Ebu Ayyaş derki:

"Atımın üzerinde geldiğim zaman, Resûlullah Aleyhisselam, bana:

Keşke, sen bu atı senden daha iyi binici bir kimseye versen de, o, baskıncı müşriklere yetişiverse!1 buyurdu.

´Yâ Rasûlallah! Ben halkın en iyi ata bineniyim!´ diyerek atımı koşturmaya başladım.

Vallahi, daha 50 zira bile gitmemiştim ki, at beni sırtından yere atıvermişti!

Resûlullah Aleyhisselamın:

Keşke, sen bu atı senden daha iyi binene vermiş olsaydın!1 buyurmalarına karşı, benim:

´Ben halkın en iyi ata bineniyim!´ diye cevap verişime şaştım![143]

Attan düşünce, ayağım kırıldı.

Kendi kendime:

´Allah ve Allah´ın Resûlü, elbette doğru söyler!´ dedim.

Atıma amcamın oğlu Muaz b. Mâisüz-Zürakî bindi."[144]

Ebu Katâde´nin Savaş Atında Gördüğü Şaşılacak Hal

Ebu Katâde, bir gün eteğine hurma yemi koyup atına götürünce, at başını kaldırdı, kulaklarını dikti!

Ebu Katâde:

"Allah´a yemin ederim ki; at, süvari atı kokusu almıştır!" dedi.

Annesi, ona:

"Vallahi, oğulcuğum! Biz Cahiliye devrinde bile kâhinlik etmez, gaibden yalan yanlış haber almaya ve vermeye kalkmazdık!

Muhammed Aleyhisselam geldikten sonra, böyle şeylerle nasıl uğraşırız?!" dedi.

At tekrar başını kaldırıp kulaklarını dikti.

Ebu Katâde:

"Allah´a yemin ederim ki; at, süvari atı kokusu almıştır!" dedi .[145]

Ebu Katâde der ki:

"Başımı, yıkıyordum. Başımın bir tarafını yıkadığım sırada idi ki, Cerve (Havze)´nin kişnediğini ve ayaklarını yere vurduğunu işittim.

´Bu, savaşa hazırlanma işaretidir!´ dedim.

Başımın kalan yansını yıkamaksızın kalktım, ata bindim.

Üzerimde kaftanım vardı.

O sırada, Resûlullah Aleyhisselamın seslenicisi:

´Yetişiniz! Yetişiniz!´ diyerek seslenmekte idi.[146]

Resûlullah Aleyhisselam:

´Ey Ebu Katâde! Hemen hareket et! Allah yoldaşın olsun!´ buyurdu."[147]

Muhriz b. Nadle´nin Züllimme İsimli At Üzerinde Savaşa Çıkışı

Mahmud b. Mesleme´nin atı, bahçede bir hurma ağacına urganla bağlanıp bakılmakta idi.

Züllimme, süvari atlarının kişnediklerini işitince, kişnemeye ve ayaklarını yere vurmaya başladı.

Abduleşhel oğullarından bir kadın, atın böyle bağlı bulunduğu yerde ayaklarını yere vurup dur­duğunu görünce:

"Ey Kumeyr (ey Ahrem)! Şu ata binsen, Resûlullah Aleyhisselam ve Müslümanlara katılsan da savaşsan olmaz mı?" dedi.

Muhriz b. Nadle:

"Olur!" deyince, kadın atı ona teslim etti.[148]

Atın sahibi Mahmud b. Mesleme, o sırada Medine dışında bulunuyordu.[149]

Muhriz b. Nadle, hiç durup dinlenmeksizin atı sürdü, baskıncı müşriklere yetişti, onların önlerini kesti ve:

"Durunuz ey yaramazların, kötülerin dölleri!" diyerek bağırdı.

Baskıncı müşriklere yetişen süvarilerin ilki, Muhriz b. Nadle idi.[150]

Baskıncı müşrikleri tek başına oklar ve taşlarla takip eden Seleme b. Ekvâ der ki:

"Resûlullah Aleyhisselamın imdada gelen süvarilerini görünceye kadar, bulunduğum yerden ayrıl­madım.

Süvariler, ağaçların arasına girmeye başladılar. Onların ilki, Ahrem (Muhriz) idi. Onun arkasında, Resûlullah Aleyhisselamın süvarisi Ebu Katâde, Ebu Katâde´nin arkasında da Mikdad b. Esved vardı.

Baskıncı müşrikler, süvarileri görünce, dönüp kaçtılar.

Ben de, dağdan inip Ahrem´in önünü kestim ve atının gemini tuttum ve:

´Ey Ahrem! Şu kavimden sakın! Resûlullah Aleyhisselamla sahabileri gelip kavuşuncaya kadar, onların seni kalbinden vurup şehit etmeyeceklerinden emin değilim!1 dedim.

Ahrem:

´Ey Seleme! Eğer sen Allah´a ve ahiret gününe inanıyor, Cenneti hak ve gerçek, Cehennemi de hak ve gerçek tanıyorsan, benimle şehitlik arasına gerilme!´ deyince, atının gemini bıraktım.

Ahrem baskıncı müşriklere yetişince, Abdurrahman b. Uyeyne b. Hısn, döndü.

Birbirlerine mızraklarla saldırdılar.

Ahrem onu mızraklayıp yaraladı. Abdurrahman b. Uyeyne de, onu* mızraklayarak şehit etti.[151] Muhriz b. Nadle atından yere düştü.[152] Muhriz yere düşünce, atı şahlandı.

Benî Abduleşhellerin mahallesindeki ahırına gelip duraklayıncaya kadar, hiç kimse onun ne önüne geçebildi, ne de durdurup üzerine binebildin[153]

Ümmü Âmir binti Yezid b. Seken der ki:

"Resûlullah Aleyhisselamın savaşına katılmak üzere Muhriz´i hazırlayanlar arasında bulunuyordum.

Vallahi, hisarımızdan Mahmud b. Mesleme´nin atı Züllimme´nintozu dumana katarak ahırına kadar gelip kavuştuğunu görünce:

´Vallahi, Muhriz şehit olmuştur!´ dedim."[154]

Muhriz b. Nadle şehit olunca, Ebu Katâde Abdurrahman b. Uyeyne b. Hısn ile karşılaştı.

Birbirlerine mızraklarla saldırdılar.

Abdurrahman, Ebu Katâde´yi yaraladı. Ebu Katâde de, onu mızraklayıp öldürdü.[155]

Abdurrahman´ın öldürülmesinde, Ebu Katâde´ye Mikdad b. Esved, yardımcı oldu.[156]

Seleme b. Ekvâ der ki:

"Muhammed Aleyhisselamı peygamberlikle şereflendiren Allah´a yemin ederim ki; baskıncı müşrik­leri yaya olarak tekrar takibe başladım.

O kadar ilerledim ki, artık arkamda ne Peygamber Aleyhisselamın ashabından, ne de onların yer­den kaldırdıkları tozlardan hiçbir şey göremiyordum!

Güneş batmadan önce idi ki, baskıncı müşrikler Zû Kared denilen sulu bir vadiye saptılar. Çok susamışlardı. Su içmek istediler. Dönünce, benim arkalarında bulunduğumu gördüler.

Onları oradan da tedirgin ettim, uzaklaştırdım! Sudan bir damla bile tadamadılar!

Oradan ayrılarak Zî Bi´r tepesine hızla ilerlemeye başladılar.

Güneş batmıştı.

Onlardan birisinin arkasından yetişip:

´Al benden! Ben Ekvâ´nın oğluyum! Bugün, kötülerin öleceği gündür!´ diyerek bir ok attım.

Onu kürek kemiğinin oynak yerinden vurdum.

Bana:

´Ey anası ağlayasıca! Yoksa, bu sabahın erkeninden beri bize göz açtırmayan, bizi tedirgin eden Ekvâî sen mi idin?!´ dedi.

Ben de:

´Evet! Ey kendisinin düşmanı! Sabahın erkeninden beri sana ok yağdıran Ekvâî benim!´ dedim, hemen bir ok daha atıp onun ardına düştüm, kendisine iki ok yapıştırdım.

Baskıncı müşrikler, son derece yorup yürüyemez hale getirdikleri iki atı tepe üzerinde, arkalarında bırakarak gittiler." [157]

Mikdad b. Esved´in Mes´ade İle Çarpışması

Mikdad b. Esved´in anlattığına göne; kendisi, Yüce Allah´tan şehitlik dileyerek yola çıkmıştı.

Heyfâ mevkiinde, düşmanın hayvanları yorulup en arkada kalanlarına, sonra da Mes´adetü´l-FezârPye yetişti, onu ucunda bayrak bağlı mızrağıyla mızrakladı, mızrak kaydı.

Mes´ade de dönüp Mikdad´ı mızrakladı, pazusundan yaraladı, kaçti. Mikdad´ı kendisine yetişmek­ten âciz bıraktı.

Mikdad b. Esved, bayrağını, sancağını arkadaşları görsün diye oraya dikti. O sırada, Ebu Katâde de gelip kavuştu.

Ebu Katâde, kendi atinin üzerinde idi. Tanınmak için, başına san bir sarık sarmıştı.

Bir müddet, birlikte ilerlediler.

İkisi de, Mes´ade´nin arkasından bakıyorlardı.[158]

Mikdad, Mes´ade´nin Muhriz b. Nadleyi şehit ettiğini Ebu Katâdeye haber verdi.[159]

Ebu Katâde, Mikdad b. Esved´e:

"Ey Ebu Ma´bed! Ben ya öleceğim, ya da Muhriz´i öldüreni öldüreceğim!" diyerek Mikdad´ı geçti.

Ebu Katâde´nin atı, Mikdad´ınkinden daha iyi ve yürügendi, Mikdad´ı gerilerde bıraktı.

Artık Mikdad onu göremez olmuştu.[160]

Ebu Katâde, Mes´ade ile nasıl karşılaştığını ve onu nasıl öldürdüğünü şöyle anlatır

"Baskıncı müşriklere yetişip saldırdığım zaman, alnımdan, bir okla vuruldum. Oku alnımdan çekip çıkardım.

Güçlü ve yavuz bir atlı üzerime geldi. Kendisinin miğferi yüzünü kapatmıştı.

Bana:

´Ey Ebu Katâde! Allah beni sana kavuşturdu!´ diyerek miğferini kaldırıp yüzünü açtı.

Meğer Mes´adetü´l-Fezârî imiş!*

Bana:

´Sen çarpışmak mı, yahut mızraklaşmak mı, yoksa güreşmek mi; hangisini istersin?´ diye sordu.

Ona:

´Ben bunu sana bırakıyorum!´ dedim.

Bana:

´Öyleyse, güreş!´ dedi, hemen atından inip kılıcını bir ağaca astı.

Ben de atımdan inip kılıcımı bir ağaca astım.

Sonra, sıçraştık.

Allah onu yenmemi bana nasip etti. Yere yıkıp göğsünün üzerine oturdum.

O sırada, başıma birşey dokundu. Dokunan, Mes´ade´nin ağaçta asılı kılıcı imiş!

Hemen uzanıp kılıcı elime aldım ve sıyırdım.

Mes´ade, kılıcı elimde görünce, elime sarılıp:

´Ey Ebu Katâde! Beni sağ bırakmanı, öldürmemeni senden dilerim!´ dedi.

Ben:

´Hayır! Vallahi, seni sağ bırakmayacağım!´ dedim.

Mes´ade:

´Ya bizim küçükler kime kalacak?´ dedi.

´Cehenneme!´ dedim, sonra da onu öldürdüm. Kendi kaftanımı çıkarıp üzerine örttüm, atına bindim. Çünkü, bizim çarpışmaya tutuştuğumuz sırada, atım kaçıp karargâha dönmüş, onu tanımışlar.

Sonra, ilerledim. Mes´ade´nin kardeşinin oğlunun üzerine geliverdim.

Kendisi, 17 kişilik bir süvari birliğinin içinde bulunuyordu.

Mızrağımı onun sırt omurgasına sapladım!

Yanındaki süvariler bozulup dağıldılar.1"![161]

Mikdad b. Esved, Ebu Katâde´yi kaftansız görünce:

"Sen ne yaptın?" diye bağırdı.

Ebu Katâde:

"Hayır yaptım! Sana onun atla yaptığı gibi!" dedi.[162]

Mikdad b. Esved de, Faraka (yahud Karafa) b. Malik b. Huzafe´yi öldürdü.[163]

İslâm Süvarilerinin Baskıncı Müşrikleri Bozguna Uğratmaları

İslâm süvarileri, baskıncı müşriklere yetişerek onlarla en şiddetli şekilde çarpıştılar ve onları Allah´ın yardımıyla bozguna uğrattı I ar. [164]

Müşriklerin önderleri öldürüldü, sağ kalanlarda mızraklarını, kaftanlarını atarak kaçıp gittiler.[165]

Peygamberimiz Aleyhisselamın Medine´den Hareket Edişi

Peygamberimiz Aleyhisselam, Medine´de yerine İbn Üımımi Mektum´u vekil bıraktı.

Sa´d b. Ubâde´yi de, Hazrecîlerden 300 kişilik bir kuvvetle, Medine´yi beklemek üzere görevlendir­di.

Çarşamba günü, zırhını sırtına giydi, miğferini başına geçirdi, silahlandı. 500 veya 700 kişilik bir kuvvet]e yola çıktı. [166]

Müslümanlar, yolda Ebu Katâde´nin öldürdüğü Mes´ade´nin üzerine örttüğü kaftanını görünce, tanıdılar.

"Ebu Katâde öldürülmüş! İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn!" dediler.

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Hayır! Ebu Katâde öldürülmem iştir. Fakat, o ölü, onun öldürmüş olduğu bir müşriktir!

Ebu Katâde, onu kendisinin öldürdüğünü bilsinler diye kendisine ait kaftanı onun üzerine örtmüştür" buy urdu. [167]

Hz. Ömer veya Hz. Ebu Bekir, koşarak gitti, ölünün üzerindeki örtüyü açıp Mes´ade´nin yüzü mey­dana çıkınca:

"Allahuekber! Allah ve Allah´ın Resûlü doğru söyler!" dedi .[168]

Peygamberimiz Aleyhisselamın Zû Kared´de Tepe Üzerinde Karargâhını Kuruşu

Peygamberimiz Aleyhisselam, Zû Kareci´e gelip, tepe üzerinde karargâhını kurdu.[169] Savaş davetini işitir işitmez, Amr b. Avf oğullarının atlıları hemen yola çıktılar. Onların arkasından da, yayaları yollandılar.

Bir cemaat de, develer, merkepler üzerinde gelip, Zû Kared´de Peygamberimiz Aleyhisselamin ordusuna katıldılar. [170]

Zû Kared´de Müslümanların parolaları "Emit! Emit!" idi.[171]

Ebu Katâde´nin Alnındaki Yarasının İyileştirilişi

Peygamberimiz Aleyhisselam, Ebu Katâde´ye:

"Mes´adeyi sen mi öldürdün?" diye sordu.

Ebu Katâde:

"Evet!" dedi.[172]

Peygamberimiz Al eyhisselam:

"Yüzüne ne oldu?" diye sordu.

Ebu Katâde:

"Bir okla vuruldum yâ Rasûlallah!" dedi.

Peygamberimiz Al eyhisselam:

"Yanıma yaklaş!" buyurdu.

Ebu Katâde yaklaşınca, Peygamberimiz Aleyhisselam onun yarasının üzerine püskürdü. Hiçbir ağrısı, sızısı kalmadı.[173]

Ebu Katâde´nin öldürdüğü Mes´adeyi Sa´d b. Zeyd soymuştu.

Peygamberimiz Al eyhisselam:

"Hayır! Onu Ebu Katâde öldürmüştür. Onun elbisesini ve silahını da Ebu Katâde´ye teslim et!" buyurduktan sonra, Mes´ade´nin atını da Ebu Katâdeye verip:

"Allah sana bunlan mübarek kılsın!" diyerek dua etti.[174]

Sa´d b. Ubâde´nin Peygamberimiz Aleyhisselamın Duasına ve İltifatına Nail Oluşu

Sa´d b. Ubâde, İslâm mücahidlerine erzak olmak üzere, Peygamberimiz Aleyhisselama on deve yükü hurma göndermişti.[175]

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Allah´ım! Sa´d´ı ve Sa´d hanedanını rahmetinle esirge!" diyerek dua ettikten sonra:

"Sa´d b. Ubâde ne iyi adamdır!" buyurdu.

Haz reciler:

"Yâ Rasûlallah! O, bizim aramızda büyüğümüzdür, büyüğümüzün de oğludur!

Onlar kıtlık yıllarında halkın karınlarını doyururlar, yolda belde kalan aileleri taşırlar; misafirleri ağır­larlar; musibet ve ihtiyaç zamanlarında verirler; kabileleri yurtlarına göçürürlerdi!" dediler.

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"İslâmiyet devrinde halkın hayırlıları, Cahiliye çağında da insanların hayırlısı idiler!" buyurdu.[176]

Peygamberimiz Aleyhisselamın Seleme ve Ebu Katâde Hakkındaki Takdir ve İltifatları

Seleme b. Ekvâ der ki:

"Baskıncı müşriklerin, yorup tepede bıraktıkları iki atı önüme katıp Resûlullah Aleyhisselama getirirken, amcam Âmir de, bir tulum sulandırılmış süt ve birtulum da su ile bana yetişti.

Su ile abdest aldım, sütten de içtim. Sonra, Resûlullah Aleyhisselamın yanına geldim.

Kendisi, baskıncı müşrikleri su içmekten men ettiğim suyun başında, Zû Kared´de idi. Yanında da 500 kişilik bir cemaat bulunuyordu.

Baskıncı müşriklerin elinden kurtarıp gerimde bıraktığım develer ile müşriklere bıraktırdığım herşeyi; bütün mızrakları, okları, kaftanları.. Resûlullah Aleyhisselamın almış olduğunu, Bilal´in de benim düşmandan kurtardığım develerden bir dişi deveyi boğazlayıp, onun ciğerinden, hörgücünden, Resûlullah Aleyhisselamın yemesi için kızartmakta olduğunu gördüm.[177]

´Yâ Rasûlallah! Yanıma yüz kişi versen de, onları sıkboğaz edip senin sağmal develerinden onların ellerinde kalanları da kurtarsaydım![178]

Yâ Rasûlallah! Bana müsaade buyur da, şu yanındaki cemaatten yüz adam seçeyim ve düşmanı takip edeyim de, onlardan, tepelemediğim hiçbir haberci kalmasın´ dedim.

Resûlullah Aleyhisselam güldü, hatta gündüzün ışığında yan dişleri göründü ve:

´Yâ Seleme! Seni bıraksam, acaba birşey yapacağını sanır mısın?´[179] buyurdu.

´Evet!´ dedim.

Resûlullah Aleyhisselam:

´Şüphesiz ki, onlara şimdi Gatafan toprağında ziyafet verilmektedir!

Gücün yetti mi, yumuşak davran, bağışlayıcı ol, sertliği bırak!1 buyurdu.[180]

O sırada, Gatafan´dan bir adam gelerek:

´Onlar için filan kişi bir deve boğazladı, amma derisini açtıkları, yüzdükleri zaman, uzaktan bir toz görüp; ´Müslüman cemaati sizi takip ederek geliyor!´ dediler, hemen oradan kaçıp gittiler!´ dedi.[181]

Sabaha çıktığımız zaman, Resûlullah Aleyhisselam:

´Bugün süvarilerimizin hayırlısı Ebu Katâde idi, yayalarımızın hayırlısı da Seleme olmuştur!´ buyur­duktan sonra, bana biri süvari, birisi de yaya hissesi olmak üzere iki hisse verdi ve ikisini benim için bir­leştirdi."[182]

Baskıncı müşriklerin sürüp götürdükleri yirmi deveden onu kurtarılmış, geri kalan onu ise kaçıp giden müşriklerin elinde kalmıştı.

Peygamberimiz Aleyhisselam, etrafı araştırmak ve haber almak için, Zû Kared´de bir gün bir gece oturdu.

Mücahidlerden her yüz kişiye de, boğazlanıp yenmek üzere birer deve verdi ki, mücahidlerin sayısı 500 veya 700 idi.[183]

Talha b. Ubeydullah´ın Na´man Kuyusunu Satın Alıp Vakfetmesi

Peygamberimiz Aleyhisselam, Zû Kared´de Beysan diye anılan bir suya uğramış ve suyun adını sormuştu.

"Yâ Rasûlallah! Onun adı Beysan´dırve o çok tuzlu ve acıdır!" denildi.

Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Hayır! Onun adı Na´man´dır ve suyu da tatlıdır!" buyurdu.[184]

Peygamberimiz Aleyhisselam onun adını değiştirince, Yüce Allah tadını da değiştirdi, acılığını giderdi.

Talha b. Ubeydullah, bu kuyuyu da satın alarak vakfetti. [185]

Aynı zamanda, bir deve boğazlayarak halka ziyafet verdi.[186]

Bunun üzerine, Peygamberimiz Aleyhisselam;

"Ey Talha! Sen Talhatü´l-Feyyaz´sın!" buyurdu.

Bundan sonra, o, Talhatü´l-Feyyaz diye anıldı.[187]

Medine´ye Dönülürken Koşu Yapılışı

Seleme b. Ekvâ der ki:

"Resûlullah Aleyhisselam beni devesinin terkisine almıştı.

Medine´ye dönülüp girilmek üzere bulunulduğu sırada idi ki, Ensardan, koşuda önüne geçilemeyen bir zât:

´Medine´ye kadar benimle koşu yansı yapabilecek yok mu bir yarışçı? Var mı bir yarışçı?´ diye seslenmeye ve bunu tekrarlamaya başladı.

Onun sözlerini işitince, kendisine:

´Senin ne bir kerîme, ne de bir şerîfe ikramın yok mudur?1 diye sordum.

Bana:

´Yoktur! Ancak, o Resûlullah Aleyhisselam olursa, o bundan müstesnadır!´ dedi.

Bunun üzerine:

´Yâ Rasûlallah! Babam, anam sana fieda olsun! Bana izin ver de, şu adamla koşuşarakyarışayım?´ dedim.

Resûlullah Aleyhisselam:

´Yarışmak istiyorsan, yarış!´ buyurdu.

Adama:

´Haydi, sen Medine´ye doğru koş!´ dedim.

Ben de hemen deveden atladım.

Ayaklarımı pekiştirerek koşmaya başladım.

Ona karşı, bir veya iki yüksekçe yerde soluğumu devamlı kılayım, soluyup kalmayayım diye soluğu­mu kestim, tuttum.

Sonra da, onun ardından koşmaya başladım.

Nihayet, ona yetiştim. Onun iki küreği arasına ellerimle vurup:

´Vallahi, senin önüne geçildi!´ dedim.

O da, güldü ve:

´Ben de öyle olduğunu sanıyorum!´ dedi.

Medine´ye kadar onun önünde koştum."[188]

Gâbe (Zû Kared) Seferinin Ne Kadar Sürdüğü?

Gabe (Zû Kared) seferi 5 gece sürmüş,[189] Pazartesi gecesi Medine´ye gelinmiştir. [190]

Ebu Zerri´l-Gıfârî´nin Zevcesinin Baskıncıların Yurdundan Kaçıp Kurtuluşu ve Bindiği Deveyi
Kurban Etmeyi Adayışı

Peygamberimiz Aleyhisselamın Adbâ adıyla anılan devesi, baskıncı müşriklerin sürüp götürdükleri develer arasında bulunuyordu.[191]

Baskıncı müşrikler, Ebu Zerri´l-Gıfârî´nin zevcesini de esir edip yanlarında götürmüşlerdi.[192]

Kadıncağız bağlı bulunmakta, baskıncılar da evlerinin önünde develeri dinlendirmekte idiler.[193]

Baskıncılar gece uykuya daldıkları sırada idi ki,[194] kadıncağız bağından kurtuldu ve hemen bir devenin yanına yaklaştı. Deve böğürünce, onu bıraktı.[195]

Binmek için hangi devenin yanına vanp üzerine elini koymuşsa, o deve böğürmeye başlamişti. [196]

Nihayet, yanına vardığı Adbâ hiç böğürmemiş, sesini çıkarmam işti. [197] Çünkü, o, yumuşak başlı, uysal bir dişi deve idi.[198]

Kadıncağız, Adbâ´nın üzerine oturdu, sonra onu kaldırdı.[199]

Başını, Medine cihetine yöneltti ve:

"Eğer," dedi, "Yüce Allah beni bu devenin üzerinde kurtaracak olursa, adıyorum ki, onu muhakkak boğazlayacağım ![200] Ciğerinden ve hörgücünden de yiyeceğim !"[201]

Baskıncılar kadının deveye binip kaçtığını anladılar ve hemen onu aramaya koyuldularsa da, yakalamaktan âciz kaldılar.

Kadın da nihayet kurtulup Medine´ye geldiği ve halk onu Adbâ´nın üzerinde gördükleri zaman:

"Aaa! Resûlullah Aleyhisselamın devesi Adbâ!" dediler.

Kadın ise:

"O, adaktır! ´Allah onun üzerinde kurtaracak olursa, o muhakkakboğazlanacaktır!´ diye adanmıştır!" dedi.

Onun bu sözünü Peygamberimiz Aleyhisselama duyurdukları zaman, Peygamberimiz Aleyhisselam:

"Sübhânallah! Adbâ´ya ne fena bir mukabele! Bu nasıl adak?!

Allah onu Adbâ´nın üzerinde kurtaracak! O ise onu tutup boğazlayacak hâ?!" buyurdu.[202]

Hemen bir adam gönderip Ebu Zerri´l-Gıfârî´nin zevcesini getirtti.[203]

Kadın başından geçenleri Peygamberimiz Aleyhisselama haber verdi ve arkasından da:

"Yâ Rasûlallah! Eğer Allah beni bu devenin üzerinde kurtarırsa onu boğazlamayı Allah´a adamış bulunuyorum!" dedi.

Peygamberimiz Aleyhisselam gülümsedi, sonra da:

"Adbâ´ya ne fena bir mukabele bu!?

Allah seni onun üzerinde taşısın ve seni onunla kurtarsın, sen de tutup onu boğazlayasın!?

Ne Allah´a mâsiyet şeyde, ne maliki bulunmadığın şeyde adamak olur![204]

Sen maliki ve sahibi bulunmadığın bir deveyi boğazlayamazsın![205]

Senin bu adaman, adak değildir!

Adak, ancak Allah´ın rızasını onunla kazanmayı dilediğin şeydir![206]

Adbâ, benim develerimden dişi bir devedir.[207]

Ne Allah´a mâsiyet teşkil eden birşey hakkında yapılan adama, nede kulun, âdemoğl unun malik ve sahip bulunmadığı birşey üzerinde yaptığı adama yerine getirilir.[208]

Haydi, sen Allah´ın bereketiyle ev halkının yanına dön!" buyurdu.[209]

Gamr (Gamre) Seferi

Seferin İsmi, Mevkii, Tarihi ve Sebepleri

Seferin ismi Gamr veya Gamre´dir. Gamrveya Gamre, Necd yolu üzerindedir.[210] Buna, Gamr-i Merzuk denilir.

Feyd´den Medine´ye giden ilk yol üzerinde, iki gecelik uzaklıkta, Esed oğullarına ait bir sudur.[211]

Gamr (Gamre) seferi, H icretin 6. yılında Rebiülâhir ayında vuku bulmuştur.[212]

Bunun, Rebiülevvel ayında vuku bulduğu rivayeti de vardır.[213]

Esed oğulları, Uyeyne b. Hısn´ın mensup olduğu Gatafanlarla müttefik idiler.

Gatafanlar, Hicretin 5. yılında Hendek savaşından önceki günlerde Peygamberimiz Aleyhisselamla çarpışmaya hazırlanmaları için Esed oğullarına yazı yazmışlardı.[214]

Kureyş müşriklerinin ordusu Merru´z-zahran´a gelip konduğu sırada, Esed oğulları da Tulayha b. Huveylid el-Esedî´nin kumandası altında gelip Kureyş ordusuna katılmışlardı.[215]

Esed oğulları, böylece, Müslümanlar ve Müslümanlık için bir ölüm kalım savaşı olan Hendek (Ahzab) savaşında müşrikler ve Benî Kurayza Yahudileriyle işbirliği yapmış bulunuyorlardı.

Peygamberimiz Aleyhisselam, 40 kişilik askerî bir birliği Ükkâşe b. Mıhsan´ın kumandası altında Gamr´e yolladı [216]

Esed oğulları, İslâm mücahidlerinin kendilerine doğru gelmekte olduklarını haber alınca, sularının başından kaçıp dağıldılar, yurtlarının yüksek kısımlarına, yaylalarına çekildiler.

İslâm mücahidleri, Esed oğullarının sularının başına geldikleri zaman, yurtlarını bomboş buldular.

Ükkâşe b. Mıhsan, Esed oğullarını araştırmak, soruşturmak veya onlar hakkında bir ize rastlamak maksadıyla, etrafa gözcüler saldı.

Etrafa salınanlardan Şüca1 b. Vehb, izi sıra geri dönüp yakınlarında deve izleri gördüğünü haber verdi.

Hemen kalkıp oraya doğru gittiler.[217]

Mücahidler, Esed oğullarının geceleri ses dinlemekle görevlendirdikleri casusunu, uyurken yakaladılar.

Kendisine:

"Halk nerededir?" diye sordular.

Casus:

"Onlar şimdi yurtlarının yüksek yerlerine, yaylalarına erişmiş bulunuyorlar" dedi.

Ona:

"Esed oğullarının develeri nerededir?" diye sordular.

Casus:

"Yanlarındadır" dedi.

Mücahidlerden birisi elindeki kırbaçla dövmeye kalkınca, casus:

"Kanımı bağışla! Bana eman ver de, sana onların amca oğullarına ait develeri göstereyim?" dedi.

Mücahidler:

"Olur!"dediler.[218]

Casus tarafından gösterileceği bildirilen develer, Esed oğullarına aitti.[219]

Mücahidler, Esed oğullarının casusu ile bir hayli gittiler.

Adam araştırmayı uzatınca, casus tarafından tuzağa düşürüleceklerinden korkmaya başladılar.

Casusun yanına yaklaşarak:

"Vallahi, ya bize doğruyu söyleyeceksin, ya da boynunu vuracağız!" dediler.

Casus:

"Onları şu tepenin üzerinde göreceksiniz!" dedi.

Tepeye varınca, develerin orada yayılmakta olduklarını gördüler.

Mücahidler birden baskın yaptılar. Bedevî müşrikler bozulup etrafa kaçışmaya başladılar.

Ükkâşe b. Mıhsan, kaçanlan takip ettirmedi.[220]

Esed oğullarının eman verilen casusu serbest bırakıldı. [221]

Esed oğulları yurdunda ele geçirilen 200 deve, sürülüp Medine´ye getirildi.[222]

Zülkassa Seferi

Seferin ismi, Mevkii, Tarihi ve Seb
Top