ihya.org

1. Mustafa

1. Mustafa Han

Padişahlık Sırası 15

Saltanatı 1 Yıl 6 Ay 26 Gün
İslâm Halifelik Sırası 80
Cülûsu I. 22 Kasım 1617 II. 19 Mayıs 1622
Babası Sultan Üçüncü Mehmed Hân
Annesi Handan Sultan
Doğumu 1591
Vefâtı 20 Ocak 1639
Kabri İstanbul Ayasofya Camiî Türbesi'ndedir

Osmanlı padişahlarının on beşincisi ve İslâm halifelerinin seksenincisi. 1591 senesinde Manisa'da doğdu. Her şehzâde gibi iyi bir eğitim gördü. Ağabeyi birinci Ahmed Hanın vefâtı üzerine 22 Kasım 1617'de ilk defâ ekberiyet kâidesine göre, yâni hânedânın en yaşlı mensubu olarak zorla tahta çıkarıldı. Sultan Mustafa Han, devlet meseleleriyle ilgilenmediğini ifâde ederek saltanatı kabul etmediyse de bu hâl devlet erkânınca göz önüne alınmadı. Ancak çok geçmeden devlet işlerinde sultanın yabancı kalması ve işlerin karışması üzerine, durumun böyle devâm edemeyeceğini anlayan devlet adamları hal'ine fetvâ aldılar ve 26 Şubat 1618 günü Sultan Mustafa'yı tahttan indirerek yerine Genç Osman'ı çıkardılar.

Genç Osman'ın Sadrıazam ve Şeyhülislâmları

56. Osmanlı sadrıazamı Halil Paşa görevinin İsene, 3 ay, }. gününü idrak ederken meydana gelen tahttaki değişiklikte Mustafa gitdi, Osman geldi. Böylece 2. Osman diğer deyimle Genç Osman'ın ilk sadrıazamı Halil Paşa olmuştur. Bu zâtın sadareti, 18/1/1619'da bittiğinde 2sene, 3ay, 2gün sürmüş-:ü. Yerine Güzelce Ali Paşa geldi. 1 sene, 2 ay, 17 gün süren sadrıazamlığı bittiğinde târihler, 9/3/1621'i gösteriyordu. Ohrili Hüseyin Paşa'nın sadarete getirilmesi 6 ay, 9 gün sürdü ve yerini padişah 2. Osman'ın son sadrıazamı Dilâver Paşa aldı. Bu sadaret de, 8 ay2 gün sürmüştür. Târih, padişahın aynı zamanda tahtından indirildiği târihi göstermektedir bu 19/5/1622'dir. Böylece 2. Osman'ın istihdam ettiği sadrı-azam dört zât'dır. Bunların biri, Amucası Sultan 1. Musta­fa'nın tâyin ettiği zât olan Halil Paşadır. Şeyhülislâmlara ge­lince; Genç Osman; tahta çıktığında maka-m-ı meşihat de Hocazâde Hacı Mehmed Es'ad Efendi bulunuyordu. 2. Os­man'ın Yedikule'de şehid edilmesinin, bir gün sonrasın da in-fisal eden Es'ad Efendinin yerine de Yahya Efendi getirildi. Mehmed Es'ad Efendinin meşihati 6 sene, 10 ay, 20 gün. sürmüştü. Böylece; 2. (Genç) Osman dönemi de tek şeyhü­lislâm i!e geçmişti.

Sultan 2. Osman (Genç Osman)'ın Hanımları ve Çocukları

Sultan 2. Osman; amucası Sultan 1. Mustafa'nın tahttan dirilmesi üzerine 16. Osmanlı padişahı olarak vazifeye başdığında 13 yaşları civarındaydı. İlk izdivacını; Pertev Paşaın torunu olan Ayşe Sultanhanımla yapmıştıki, kızın anne ırafı da Yavuz Sultan Selim'in ahfadındandır. İlk izdivacın kabinde 1 ay sonra 2. izdivacımda Şeyhülislâm Mehmed ,s'ad Efendinin kerimesi Akile Hâtûn ile yapmıştır. İlk hanııı ile 4 ay süren evliliği, 2. hanımla da 3. ayın içindeyken padişahın taht'dan indirilmesi ve peşinden şehid edilmesi bu genç gelinlerin dul kalmalarına sebeb oldu. Ayşe Hâtûn ilelakalı başka bilgi bulunmazken, Akile Hatun, kocasının şeadetinden 6 ay sonra, ikiz olan şehzade Mustafa ve Zeyneb .ultanhanımı dünyaya getirmiştir ancak daha sonra, Rumeliazaskeri Ganizâde Nadiri Efendi ile izdivaç yapmıştır. 1607 doğumlu Akile hanım, bu izdivacı 20 yaşında yapmıştı. Sene 3e 1627 idi. Çocukların ikisi de bir yaşının peşinden vefat itmişler ve Dedeleri, Sultan 1. Ahmed'in türbesine defnolunnuşlardır.

1. Mustafa'nın Sadrıazamları ve Şeyhülislâmları

1. Mustafa; veraset kanunu değişikliğiyle geldiği padişahlı­ğı asla istememiş, kiminin deli, kiminin mecnun dediğ-i, ki­minin ise velî dediği bu padişah, tahta çıktığında sadnazam olarak vazife başında biraderinden kalma sadrıazarn Hali! Paşayı bulmuştu ve tahtı istemeyen adamın sadrıazamla uğ­raşacak vakti mi olur misâli, o tarafa hiç bakmadı. Bu padi­şahlık döneminin 1. devresinde bu sadrıazamla ve devlet şu­rası sayılacak, hayli tesirİbulunan recul yâni devlet adamları­nın ittifak reyile vazifeyi biraktırılmasi yönüne gidilmesi ka­rarlaştırıldı. Böylece dörtay kadar süren bu süre içinde tek sadrıazamla iktifa etmiş oldu.

Daha sonra fâcia-i genç Osman vaka'sindan sonra tekrar Osmanlı tahtına cülus etdi. Bu sırada târihler 19/ma-yıs/1622'yi gösteriyor ve makam-ı sadaretde 59. Osmanlı sadrıazamı Düâver Paşa bulunmaktaydı. Buna daha doğrusu yukarıda, verdiğimiz târihde Dilâver Paşa ile 60. sadnazam Dâmad Kara Dâvûd Paşa halef selef oldular dersek daha doğru bir izah yapmış oluruz. Bu paşa 25 gün süren sadareti sonunda 13/haziran 1622'de sadareti Merre Hüseyin Paşaya bırakmak mecburiyetinde kaldı. Merre Paşanın sadaret dö­nemi de 25gün sürdü.

Genç Osman'ın Şehadeti

Bu kısa konuşmayı göz yaşlarıyla bitirince, kendisini din­leyenlerde bir dalgalanma meydana geldi. Bazı hassas kalb-ler bu sözlerden rikkate geldi, göz pınarlarına yaşlar dolmaya başladı, bazı aksakallı ihtiyarlar o yaşları tutamayıp inci ta­neleri gibi dökülmesini seyrettiler...

İki Padişah Bir Camii'de

Yukarıda yazmıştıkki; Sultan Mustafa, Genç Osman hak­kında yaptığı niyazla aynı mescidde buluşmayı istemişti. Ha­kikaten de iki padişah aynı kubbenin altında bulunmuşlardı. Fakat ne ters bir durum; devlet idare etmeye can atanı dev­letten uzaklaştırılıyor, hiç bir iddiası olmayan ve isteğide bu­lunmayan devlete getiriliyordu.

Genç Osman, Şehzadebaşı camiine girdiğinde amucasının mihrabta oturduğunu gördü. Dışarıdan gelen bir ses duysa pencerelere koştuğunu gördüğü amucasını bir müddet sey­rettikten sonra kendini toparlayan Genç Osman, «Görüyor­sunuz kendinize padişah yaptığınız adam ne haldedir. Bu hem devleti batırır, hem de sizin birbirine düşmenize sebep olup kendi ocağınızı söndürürsünüz» diye gayet tesirli bir hi­tabede bulundu.

Genç Osman'ın Taht Mücadelesi

Genç Osman, ulema ve askerin 1. Sultan Mustafa'ya biat ettiklerini haber alınca Dilaver Paşa'nın isyancılara verilme­sinden ve onlar tarafından şehid edilmesinden sonra kendisi­ne veziriazam tayin ettiği Ohrili Hüseyin Paşa'nın tam bir sa­dakat ve bağlılıkla kendisine yaptığı ve yapmakta olduğu hizmetlere takdir dolu bir kaç söz söyledikten sonra şunları söyledi: «Paşa; biat işi olmuş bitmiş. Ben derimki; varalım sahile ordan Üsküdar'a geçip, Bursa'ya gidelim. Az zaman sonra amucamın yetersizliği görülür, zaten kendisi taht iste­mez bir ademdir. O zaman bizde Devleti şahanenin tahtına yeniden çıkarız.»

Bu teklif beğenildi. Sahile inildi. Fakat ne bir gemi ne bir kayık, hatta sarılıp karşı kıyıya geçmelerine yardım edecek bir büyük tahta parçası bile bulamadılar.

Padişah sordu:

— Lalam; tedbir nedir? Veziriazam:

— Ağa Kapısı'na gidip Yeniçeri'ye sığınmaktır.

Bostancibaşı:

— Evet sultanım.

Sultan Mustafa'nın Yeniden Taht'a Çıkarılması

»Sultan Mustafa'yı isteriz» diye bağıran isyancılar, sarayın kadınlar dairesi önüne geldiklerinde hemen bir klavuz bulu-verdiler ne ihanetki bu has odalı yani padişah yakınında olan kullardandı. Parmağı Sultan Mustafa'nın bulunduğu odayı gösteriyor, ağzı ise kapının kapalı olduğunu ancak yukarıdan kubbenin delinip, Sultan Mustafa'yı çıkarabileceklerini anlatı­yordu. Bu işaret ve izah üzerine derhal kubbeye adam çıkar­dılar,-kasa zamanda kubbeyi delip aşağı adam indirdiklerine Sultan Mustafa'yı yine padişahlıkla müjdelerken, O, ise »bir bardak su» diyebiliyordu. Çünkü üç gündür süren hengame sarayda hizmet görecek kimsenin kalmamasına sebeb ol­muş, Sultan Mustafa'da tutulduğu bu daire hizmetten mah­rum kalmıştı. Dolayısıyla açlık ve susuzluktan bitap düşen Sultan Mustafa kendisine yukarıdan maşrapa ile indirilen su­yu sünneti şerif üzreiçip Allah (C.C.)e hamd etti. Taht'tan in­dirildiğinden beri bulunduğu odadan dışarı atmamış olan pa­dişah yiyecek ve içecekle fazla alakadar olmadığından o ka­dar zayıflamıştı ki, bindirilmiş olduğu Şeyhülislâmın atının üzerinde duracak halde değildi. Kendisini attan indirip, yanında iki vefakâr cariyesi olduğu halde. Arz Odasına getirdi­ler.

Sultan Mustafa'yı İsteriz

Padişah huzurunda son söylenen söz şu oldu: »Padişahım, ben kulunu dahi isterlerse ver, yeterki siz sağ olasınız.» Bu sözün sahibi Ohrili Hüseyin Paşa idi. Ne varki söz bitmiş, iş olacağa kalmış idi. Murahhas heyeti huzuru hümayundan çıkmış fakat Padişahın iradesiyle saraydan dışarı çıkartılma­mıştı. Yâni isyancıların arasına dönememişler diğer bir tabir­le sarayda enterne edilmişlerdi. Eğer bütün ulema efendiler saray'a gelmiş olsalardı belki isyancılar başsız kalır çaresiz dağılırlar idi. Fakat Gubarî Efendinin başkanlığındaki murah­has heyetinin dışında kalanlar isyancıların yanında oldukla­rından hareket dağılmadı, hatta durum daha nazik bir merte­beye geldi.

Genç Osman, enterne ettiği ulemayı kurtarmak bahane­siyle, isyancıların saraya girmelerine sanki koz vermiş olu­yordu. Üzün bir zaman geçmiş fakat saraya giden heyet bir türlü gözükmüyordu... Ayasofya'nın minarelerine gözcü çı­karıp, baktırdılar. Oradan sarayın içi ayna gibi görülüyor, fa­kat hiç canlı varlık görülmüyordu. Adeta in, cin top oynuyor­du.

Ulema Padişah Huzurunda

Nakiybul Eşraf Gubari Efendinin başta bulunduğu bir he­yet teşkil edilip, Hazreti Padişahın huzuruna varıp, isyancı askerin kendilerine verdiği listeyi taktim ettiler.

Genç Osman kendisine verilen listeyi bir hamlede okudu ve gençliğin verdiği en delici şiddetteki bakışları ile karşısındaki heyeti bir süzdü ve tane tane şu sözler ağzından bir ga-zab alev halinde çıktı: «Öldürülmeleri istenen bu şahısları vermem.»

Ulemanın sözcülüğünü yapan zat: «Padişahım, Efendimiz, kulun isteğini yerine getirin. Çünkü toplanan bu cemiyet bü­yük bir ktle olduğu gibi kararlarına da sebat içindeler. İste­dikleri yerine gelmezse hâl, haraptır. Bu gaile en az zararla atlatılmalıdır.»

Cevap çok sert ve o derece yanlıştır.

— Mukayyet olman, onlar başsız askerdir. Tez dağılır. Sözcü:

— Kul taifesi böyle birleştiğine daima istediklerini alırlar. Ecdadı İzamınızdan beride alagelmişlerdir.

Padişahın bu sözlere cevabı itham ve tehdid ile karışıktır:

— Bu fitne erbabını siz tahrik etmişe benzersiz; evvelâ sizi kırar sonra da onları kırarım, tamammı bu iş bitmiştir...

Ertesi Gün

Sabah namazını Fatih camiinde kılan isyancılar, bir gün evvel olan vakaalardan dolayı daha da sertleşmişler ve dün sürülmelerini istediklerini kellelerini istemeye karar verdikleri gibi bunlara ilâveten sadrazam Dilaver Paşanın konağında gördükleri bed muameleden dolayı, Defterdar Bakî paşa as­kerin maaşını zuyuf akça olarak ödediğinden, Nişancı Vezir Ahmed Paşanın emekli askerlerin maaşını kesmesi yüzün­den, Sekbanbaşı Masun Ağa ise yeniçeri Ağasından sonra en yüksek general sayılan bu zat yeniçeri tarafını tutacağına Ni­şancı vezir Ahmed Paşanın tarafını tutması yüzünden kellele­ri gidecekler listesine'alınmışlardı...

Ulemâ İle Görüşme

Genç Osman durumu anbean takip ediyor, her geçen sa­niye nazikleşen vaziyeti kurtarma hamlesinin ne olabileceği kararını veremiyordu. Çünkü tabiatındaki kararlılık ve şiddet esnek bir politika içine girmesine bir türlü imkân vermiyor­du. Bu arada İse kendisini Üsküdara geçirecek donanmanın askerleri dahi bulundukları gemileri terk edip isyancıların arasına karışmıştı bile... Çok müdebbir ve kahraman bir ku­mandan olan Kapdan-ı Derya Damad Halil Paşa durumdan haberdar olduğunda çaresizlik içine düştüğünü anlamıştı.

Padişah, ulemadan bir kaç kişiyi davet edip görüşme lüzu­munu his ediyor fakat bir türlü hazmedemiyordu. Nasılsa bir an bu gururu yendi ve ulemadan bir kaç kişiyi çağırtıp sor­du:

«Kul ne ister?»

Cevap: Hoca Ömer Efendi ve Süleyman Ağa'nın nefyi (sürülmeleri), birde hac ziyaretinden vaz geçmeniz.

Padişah Genç Osman:

«PekiJHac'dan vazgeçiyorum fakat Ömer Efendiyi ve Sü­leyman Ağayı değil sürmek vazifelerinden bile azletmem.»

Şeyhülislâm Fetvası

Şeyhülislâm Esad Efendiye müracaat eden asiler, padişahı hac seyahatma teşvik edenler hakkında fetva aldılar. Yeniçe­riler ise o sırada padişahın hocası Ömer Efendinin konağını yağma edivermişlerdi bile... Sadrazam Dilaver Paşa'nın ko­nağına giden asiler, konağında bulunmayan sadrazamın mu­hafızları, Ömer Efendinin konağının uğradığı yağmayı duy­muş olmalarından dolayı silahsız gelen bu asilere ok ve tü-fenk ateşi ile hücum etmişlerdi. Bu salvoda bir kaç yeniçeri askeri de ölmüştü. Yeniçeriler Sadrazamın konağından uzak­laştırılmışlar fakat onların yapmak istemedikleri bir hususa başvurmalarına sebeb olunmuştu. O hususta; silahlanmaydı. Yeniçerilerin bazı ileri gelen komutanları silahlanmayı önle­mek için gayret sarf etmişlerse de kısmetlerine yuhalanmak, hakaret görmek hatta taşlanmak düşmüştü. Çünkü kan dö­külmüş durum her an vahamet kesbetmeye başlamıştı.

Yeniçeri ve Sipahi Askerinin Fıkır ve Hareket Beraberliği

Kızlar Ağası Süleyman Ağa bir gün Hazreti padişahla soh­bet ederken söz dönüp dolaşmış Hotin Seferi ve ordunun iki temel unsuru Yeniçeri ve Sipahiler üzerine gelmişti. Süley­man Ağa sözlerine şöyle devam ediyordu: «Padişahımıza tıep kulu geçmekte ve yeniçeri taifesinin tüfenk atmakta ve sipa­hi halkının cündilikte (askerlikte) ve cenk günlerinde maha­retleri! meydandadır. Bu kul (yani yeniçeriler ve sipahileri kuluktan çıkmışlardır. Kul olursa, asker olursa Mısır ve Şam cündileri (askerleri) gibi ve tüfenk atmakta Anadolu sekbanı gibi olmalıdır. Hotin Seferinde düşmanın taburunu bozmağa muktedir olmadılar. Hünersiz, marifetsiz, dınntı, madrabaz ve erbabı maaş kul olurmu?» diye söylediği sözler her nasılsa o mecliste kalmamış Yeniçeri ve Sipahi askerinin kulağına erişmişti. Yeniçeri ve Sipahi askerinin kulağına erişmişti. Ar­tık bu sözler gerek yeniçeri gerekse Sipahiler'de tefsir edile edile, yorumlana yorumlana Yeniçeri ve Sipahi Ağalarının bir araya gelip kati teşhis ve teşhise tedavi çaresi aramada ka­rar almalarına dolayısiyle bir toplantı yapmalarına sebeb ol­du.

Sultan Genç Osman'ın Gördüğü Rüya

Gene; Osman, Hac farizasını yerine getirme hususunda ıs­rar ettiği sıralarda bir gece son derece önemli bir rüya gördü. Bu rüya şöyle idi: hazreti padişah üzerinde sefer elbisesi ol­duğu halde oturuyor ve Kur'an-ı Kerim tilavet eylemektedir. İki Cihan serveri (S.A.V.) Efendimiz Hazretleri yanında Cihar yâri güzin olduğu halde padişahın tilavet eylediği odaya giri­yor, başından miğferine mübarek elleriyle çıkarttığı genç pa­dişaha bir tokat atıyor. Padişah, yere düşmesi ile beraber, Efendimiz Hazretlerinin ayaklarına yüz sürmek için hamle ediyorsa da buna muvaffak olamıyor ve uykudan dehşet içinde uyanıyor. Genç padişah terden sırılsıklam olmuş göz­leri manzaranın verdiği dehşetten büyümüş, adeta göz ka­paklarından dışarı fırlamış, kademi mübarekeye yüz süreme-menin çıldırtıcı üzüntüsü içinde perişan bir halde ilk doğru karan veriyor. Alimler toplansın. Zahir ve bâtın ulemesı geli­yorlar. İşte bu iki sınıf ulema arasındaki ezeli ve ebedi fark ortaya çıkıyor. Şöyleki: Padişah hocası ve Lala'sının zahire açık tabiri «Sultanım; siz bu rüyayı ve reva kaldığınız duru­mun sebebini Hac gibi bir farzı eda edeyim mi etmeyeyim mi tereddüdüne bağlamahsınız.

Top